Memura ikinci iş yolu

| 20 Temmuz 2010 Salı
Tam Gün Yasası'nın kısmen iptal edilmesinin ardından devlet hastanesinde çalışan doktorların muayenehane açabileceği savunuluyor. Doktorların dışarıda çalışabilmesi, öğretmen gibi diğer memurlara da 2. iş yolu açabilir. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin olarak haberin devamı şu şekildedir:

Anayasa Mahkemesi'nin Tam Gün Yasası'nı kısmen iptal etmesinin ardından doktorların çalışma şartlarıyla ilgili tartışma başladı.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sadece üniversitelerdeki öğretim görevlilerinin muayenehane açabileceğini savundu.

Bakan Akdağ, bakanlık hastanelerinde çalışan doktorların dışarıda çalışamayacağını söyledi.

Ancak Türk Tabipler Birliği, devlet hastanelerinde çalışan doktorların da muayehane açabileceğini duyurdu.

Milliyet gazetesinden Fikret Bila, Tam Gün Yasası'yla ilgili olarak eski Anayasa Mahkemesi Genel Sekreteri Bülent Serim'le konuştu.

Serim, şunları söyledi: “1219 sayılı yasayı değiştiren Tam Gün Yasası’ndaki yasaklayıcı kural, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğine ve 1219 sayılı yasa hangi hastanede çalışırsa çalışsın tüm hastanelerde çalışan doktorları kapsadığına göre, devlet hastanelerinde çalışan doktorların da muayenehane açma veya açmış olanları sürdürme hakkı vardır.”

Bülent Serim, öğretmenlerin de aralarında bulunduğu diğer memurların çalışıp çalışamayacağı konusunda ise "Devlet Memurları Kanunu’nun 87. maddesinde ‘ikinci görev yasağı’ olarak getirilen kural, çalışma saatleri dışında mesleği serbest olarak yapmaya engel bulunmadığına ve bu kanunda başka bir yasak olmadığına göre meslek sahibi olan memurların mesleklerini çalışma saatleri dışında yapmaları olanaklı görülmektedir” dedi.

Doktorlara sağlanan serbest çalışma hakkının diğer memurlara da sağlanmamasının Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek, konunun Anayasa Mahkemesi'ne gidebileceği savunuldu.

Polis, asker ve hakim gibi görev yapan memurların dışındaki diğer kamu görevlilerinin ikinci işte çalışabilmesine imkan veren bir düzenlemenin yapılabileceği ifade edildi.

Kılıçdaroğlu, randevu isteği ile ilgili konuştu

| 9 Temmuz 2010 Cuma
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisine ilettiği randevu talebine ilişkin, "Sayın Başbakan tabii görüşmek isterse görüşeceğiz kendisiyle dinleriz" dedi. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yayımlar. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Samanyolu Haber Televizyonu ''Günlük'' programında, ülke gündemindeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın randevu talebini içeren mektubun kendisine ulaşıp ulaşmadığı sorusuna Kılıçdaroğlu, ''Ben de sadece haberlerden öğrendim Sayın Başbakanın bir mektup gönderdiğini. Henüz elime ulaşmadı, ama bugün, yarın ulaşır'' yanıtını verdi.

Söz konusu mektupta 14-15 Temmuzda görüşme talebinin yer alacağı hatırlatılarak, ''Nasıl karşılık vereceksiniz'' sorusu üzerine de Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan tabii görüşmek isterse görüşeceğiz kendisiyle dinleriz. Sayın Başbakan ülkeyi yönetiyor. Bütün bilgiler kendisinde. Bizdeki bilgiler çok sınırlı. O nedenle herhalde Sayın Başbakan bilgi de verecektir, dinleyeceğiz'' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, ''Sadece dinleme şeklinde mi bir görüşme olacak yoksa önerilerde de bulunacak mısınız Hükümete'' sorusuna da şu karşılığı verdi:
''Önce dinlemeden ve Sayın Başbakanın görüşünü almadan benim bir görüş beyan etmem doğru olmaz. Sonuçta Sayın Başbakan gelmek istiyor, ama bizim belli düşünceleri empoze etmek gibi bir düşüncemiz yok. Dinleyeceğiz Sayın Başbakanı, eğer uygun ortam olursa kendi düşüncelerimizi de Sayın Başbakana aktarırız.''


Üniversitelerdeki başörtüsü sorunu

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, başörtüsüyle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine, ''İstanbul'un merdiven altı atölyelerinde yüzlerce değil binlerce başörtülü ya da türbanlı genç kız sigortasız, kayıt dışı çalışıyorsa, birilerinin bunlara sahip çıkması gerektiğini ve kendilerinin sahip çıkacağını'' söyledi.

Onları başörtülü olarak görmediklerini, insan olarak gördüklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Hakları elinden alınmış bir insan olarak görüyoruz. Hakları elinden alınmış bir insana bizim sahip çıkmamız gerekir. Çifte standardı kabul etmek istemediğimizi söylüyoruz biz bununla. Şimdi siz başörtülü insanı farklı görüyorsunuz, farklı yerlerde olduğu için farklı görüyorsunuz. Birisi çalışırken farklı görüyorsunuz, birisi okurken farklı görüyorsunuz. Neden farklı görüyorsunuz. İkisi de insan değil mi?''

''Üniversitede okuyan başörtülü kızların sorunsuz okuyabilmelerini sağlayacakları, bu sorunu çözecekleri'' şeklindeki sözlerinin anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Biz bu sorunu çözeceğiz ve bu sorunu çözmekte de kararlıyız. Sorunu çözümsüz hale getiren maalesef iktidar oldu'' dedi.

Konuyla ilgili bir gazetenin manşetine CHP'den ''başörtüsü serbest olmayacak'' şeklinde tekzip geldiğinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Benim kullanmadığım bir cümle kullanıldığı için itiraz ettim. Benim kullanmadığım bir cümlenin kullanılması beni rahatsız etti. Benim kullandığım cümleyi aynen koyabilirdi, itirazım yok zaten. Ama benim kullanmadığım bir cümleyi sadece açıkladım. Ben nitekim o yaptığım açıklamada, orada kullandığım bütün açıklamalar vardı zaten, bana sorulan sorular, benim verdiğim yanıtların hepsi var. Ben onların bugün de arkasındayım zaten. Eğer bu bir sorunsa biz Türkiye'nin bütün sorunlarına talibiz. Nasıl Doğu, Güneydoğu'daki sorunlara talipsek, bu soruna da talibiz biz. Bu sorunları çözeceğiz. Ama orada da vurguladım, toplumsal uzlaşmayı sağlayarak çözeceğiz. Biz insanı insan olarak görüyoruz. İnsan olarak gördüğümüz zaman, o insanın var olan sorunlarını çözeceğiz. Onu daha farklı bir kimlikle görürseniz, devlet olarak, iktidar olarak farklı bir kimlikle görürseniz sorunu katmerleştirirsiniz. Hükümet öyle gördüğü için katmerleştirdi zaten.''

İnsanların kılık kıyafetiyle uğraşılmasından yana olmadıklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Biz herkesin okumasını sağlayabilecek bir çözümü bulacağız, mutlaka bulmak zorundayız. Tabii bu konuda Anayasa Mahkemesinin kararları var, bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları var. Bu konu yasalarla çözümlenecek bir konu değildir. AKP'nin düştüğü hata da buydu zaten. Uygulamada çözülecek. Biz bu sorunu çözeceğiz, herkesin okumasını sağlayacağız. Sorunu hukuk içinde kalarak yine çözeceğiz.''

Genelkurmay Başkanı'nın açıklamaları

Kemal Kılıçdaroğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un bir televizyon kanalında yaptığı açıklamalarla ilgili olarak da kamu görevlilerinin belli konuları konuşmaları, tartışmaları ve görüşlerini açıklamalarının anlayışla karşılanması gerektiğini ifade etti.

Bunların demokrasinin olağan yapısı içinde sağlıklı bir tablo olarak görülmesi gerektiğini bildiren Kılıçdaroğlu, ''Milli Güvenlik Kurulu'nda neler konuşulduğunu bilmiyorum ama gerçekten Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşulan bir şey kamuoyuna açıklanıyorsa bu doğru değil. Çünkü Milli Güvenlik Kurulu'nda konuşulanların gizli olması gerekiyor. Orada herhalde gizlilik kuralına en çok da Genelkurmay Başkanının uyması gerektiğine inanıyorum'' dedi.

Başbakan randevu istedi

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin yayımlar. Başbakan Erdoğan 14-15 Temmuz tarihlerinde terör olaylarına karşı önlemleri görüşmek üzere muhalefet partisi liderlerine mektup göndererek randevu talebini iletti. Başbakan, Meclis'te grubu bulunan partilerden sadece CHP ile TBMM'de görüşecek. MHP ve BDP ile görüşme olmayacak. Mecliste grubu bulunmayan ve seçimlerde yüzde 1'in üzerinde oy alan partileri ise genel merkezlerinde ziyaret edecek. AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yaklaşık 3 saatlik bir toplantı gerçekleştirdi. Toplantının ardından açıklama yapan AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Başbakan'ın liderlerle bir araya gelmesi konusunun uzun zamandır gündemde olduğunu belirterek, Erdoğan'ın MYK toplantısı öncesi muhalefet partisi liderlerine mektup göndererek randevu talebinde bulunduğunu söyledi.

Çelik Başbakan'ın Mecliste grubu bulunan partilerden sadece CHP'ye randevu talebi gönderdiğinin altını çizerek, "Önceden kapıları kapatan, nezakete sığmayan şartlar öne süren bazı siyasi partiler var. Sayın Başbakan bu partilere ziyarette bulunmayacaktır" diyerek, MHP ile görüşme olmayacağını ifade etti. Çelik, BDP ile görüşme olup olmayacağı yönündeki bir soruya ise "Başbakanımız terörden nemalandıklarını düşündüğü partilere gitmeyecektir" diyerek, BDP'ye de kapıların kapandığını açıkladı.

AKP Sözcüsü Çelik, Mecliste grubu bulunan partilerle TBMM içerisinde grup salonunda görüşmeyi arzu ettiklerini, mecliste grubu olmayan ve yüzde 1'in üzerinde oy oranı bulunan partilerin ise genel merkezlerinde ziyaret edileceğini söyledi.



Referandum gezileri 5 Ağustos'ta başlıyor

Hüseyin Çelik, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın ve YSK'nın referandum tarihinde değişiklik olmayacağı açıklamasının ardından MYK'nın öncelikli gündem maddesinin referandum hazırlık süreci olduğunu dile getirdi. Başbakan Erdoğan'ın il gezileri ile birlikte referandum ile ilgili fiili kampanyanın başlayacağını söyleyen Çelik, "Bu paketle ilgili bir kitap hazırlığımız var. Geniş halk kitlelerin meseleyi derinden kavraması, paketin neler getirdiğini bilmesi için çok sayıda kitap basacağız. Dolmabahçe buluşmaları adı altında bir seri toplantı düzenlendi. Bu toplantılardan 4 adet yaptık. 18 Temmuz'da 14.00'te bu sefer başkanı hanımların olduğu ve hanımlarla ilgili faaliyet gösteren STK'ların temsilcilerinin katılımı ile bu toplantıları gerçekleştireceğiz" diye konuştu. Çelik, Başbakan'ın hangi illere ve ne sırayla gideceğine yönelik ise çalışmaların devam ettiğini, yakın zamanda paylaşılacağını söyledi.

HSYK'ye yanıt

Çelik, Anayasa Mahkemesi'nin kararının ardından açıklama yapan HSYK Başkanvekili Kadir Özbek'in, "iktidar partisi yargıyı yıpratıyor" açıklamalarına ise "Bundan sonra Cumhurbaşkanı halkın yüzde 50'sinden fazlasının oyuyla halk tarafından seçilecek. Halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı'nın 22 üyesi bulunan bir kurulda 4 kişiyi atamasını kimse yadırgamamalıdır" sözleriyle yanıt verdi.

Gözler CHP'de

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 14-15 Temmuz'da parti liderleriyle görüşmek için mektup gönderirken gözler CHP'ye çevrildi.CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay, "Mektup henüz gelmedi, gelsin bakarız" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir süre önce yaptığı açıklamada Başbakan'dan davet değil, ziyaret beklediklerini belirterek, "Kendisini Cumhurbaşkanı koltuğunda mı sanıyor. Biz davet değil, ziyaret bekliyoruz. Toplu görüşmede yokuz" diyerek tepki göstermişti.

Atalay, medya yöneticileriyle buluştu

| 6 Temmuz 2010 Salı
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, toplumda 'muazzam' bir algı değişikliği olduğunu ifade ederek, herkesin terör sorunun çözümünü istediğini vurguladı. Partiler ile diyalog için de prosedürlerin halledileceğini belirten Atalay, meselenin diyalogun sürdürebilmesi olduğunu söyledi. İçişleri Bakanı Beşir Altay, İstanbul WOW Hotel'de Gazetelerin Genel Yayın Yönetmenleri ve Haber Ajanslarının Genel Müdürleriyle bir araya geldi. Atalay toplantıda yaptığı konuşmada, Şehit cenazelerinin "gösteri merkezine" dönüştüğünü ifade ederek, hiçbir zaman yan yana gelmeyen grupların Hükümet aleyhinde slogan atmak için bir araya geldiklerini söyledi. Bu gösterilerin sonuç olarak kendilerine de zarar verdiğini görüp sonradan vazgeçtiklerini belirten Atalay, toplum bu tür sert söylemleri sevmediğini dile getirdi.

"Herkes terör sorununun çözümünü istiyor"

Atalay, terör örgütünün ezberinin bozduklarını belirterek, "OHAL'den bahsedildiği bir dönemde biz daha çok demokrasi diyoruz. Bu kararlılıkla terör örgütünün ezberini bozmaya devam edeceğiz" diye konuştu. Toplumda 'muazzam' bir algı değişikliği olduğunu vurgulayan Atalay, şöyle devam etti:
"Herkes terör sorunun çözümünü istiyor. Çok ciddi analizler yaptırıyoruz. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı'nda uzman arkadaşlarımız bu konuda çalışıyorlar. Terör niçin şimdi başladığını biliyoruz, nasıl çözüleceğini de biliyoruz. Çözüme çok yaklaştık. Demokratik Açılım durmayacak. Bir yıl içinde çok şey değişti."

"'Taş atan çocuklar' mutkala geçecek"

Bakan Atalay, kamuoyunda "Taş atan çocuklar" olarak bilinen değişikliğin TBMM gündemine getirileceğini ifade ederek, "Taş atan çocuklar ile ilgili yasa önümüzdeki hafta mutlaka Meclisten geçirilecek. Kararlıyız hangi siyasi parti daha çok fedakârlık yaparsa terörün çözümü konusunda daha çok kazanır. Biz de fedakârlık yapıyoruz" dedi.

"Özgürlükleri kısıtlayacak birşey yapmadık"

Atalay, 11 Eylül 2001'den sonra çeşitli ülkelerde basına bu konularda sınırlamalar getirildiğini hatırlatarak, Avrupa ülkelerinin yasal düzenlemeler yaptığını, ancak kendilerinin bu konuda Türkiye'de özgürlükleri kısıtlayıcı hiçbir şey yapmadıklarını söyledi.

Demokratikleşme sürecinin daha hızlı devam ettiğini, Basın Kanununun 2004'te yasalaştığını, AB süreciyle paralel demokratikleşme çabalarının da sürdüğünü vurgulayan Atalay, ''Hiçbir vesileyle, özellikle de terör nedeniyle normalleşmeden, demokratikleşmeden geri dönüş söz konusu değildir. Olağanüstü hal gibi bir şey düşünmüyoruz. Hükümet olarak bu konularda kararlıyız. Basından da beklediğimiz, terör haberlerinde hassasiyet göstersinler. Terör örgütünün propagandasını kendi elimizle yapmayalım'' diye konuştu.

Atalay, basın yöneticileriyle hem demokratikleşme süreci hem de gelecek döneme bakışlarıyla ilgili bilgileri de paylaşma imkanı bulduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:
''Şu da yanlış anlaşılmasın; basınımızla bir araya geldiğimiz toplantı istişare toplantısıdır. Biz kendilerine herhangi bir şablon ya da ilkeler demeti vermedik. Nasıl ki televizyonlarımız bir araya gelip ortak bir zemin oluşturdularsa, yazılı basından da haber ajanslarından da beklentimiz budur, yani oto kontrol. Biz bu manada her basının kendisini kontrol etmesini ve bir platform oluşturarak, bu konuları kendi aralarında paylaşmalarını arzu ettik. Görüşlerimizi de kendilerine ilettik.''

Görüşme polemiği

Terörün çözümü için liderlerin bir araya gelerek görüşmesi tartışmalarına da değinen Bakan Atalay, "Başbakan ile konuştuk. Partilerle diyalog için prosedürleri hallederiz mesele diyalogu sürdürebilmek. BDP bizi yeniden muhatap alın derse onlar ile de konuşuruz. Daha önce şurayı veya burayı muhatap alın demişlerdi. Ama gelinen süreçte BDP ile de konuşuruz. Demokratik Açılım konusunda en büyük sekteyi BDP'nin provokatif çıkışları verdi" diye konuştu.

"STK ve vatandaşlar ile diyoloğa ağırlık vereceğiz"

Atalay, bölgeye özel program hazırladıklarını kaydederek, "STK ve vatandaşlar ile diyaloga ağırlık vereceğiz. Devlete güven işi, önemli ölçüde aşıldı. Vatandaşın güveninin tam olarak sağlanması için orada yoğun bir çalışma yürütülüyor. Güvenlik ve özgürlük dengesi çok önemli. Bu dengenin bozulmaması gerekir. Bozulur ise, en büyük zararı özgürlüğün göreceğini söylüyoruz" dedi.

"Silahlı kuvvetlerin de emniyetin de içinde yanlış yapanlar olabilir"

Bakanı Atalay toplantının ardından yaptığı açıklamada da, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ'un "İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın polis tarafından bir gazeteye sızdırıldığı" yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine, silahlı kuvvetlerin de emniyetin de içinde yanlış yapanların olabileceğini söyledi. Atalay, yanlış yapanların yargı sürecinin ardından açığa alındığını belirtti.

Bakan Atalay, terör ve terör örgütü konusunda Türkiye'nin kararlılığı olduğunu ve Irak ve Kuzey Irak'tan taleplerinin olduğunu da dile getirdi. Atalay ayrıca, kara harekâtına ilişkin net bir cevap vermezken, terör oldukça operasyonların süreceğini kaydetti.

Toplantıya katılanlar

İçişleri Bakanı Atalay'ın toplantısına, aralarında Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Hilmi Bengi, İstanbul Bölge Müdürü Ümit Kanoğlu, Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya, Doğan Haber Ajansı Genel Müdürü Uğur Cebeci, Türkiye gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak, Star gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, Dünya gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ, Yeni Şafak gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yusuf Ziya Cömert, Referans gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık'ın da bulunduğu genel yayın yönetmenleri, genel müdür ve yazı işleri müdürleri katıldı.

İddianame mahkemeye gönderildi

|
"Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin hazırlanan iddianame, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunuldu. Yaklaşık 800 sayfadan oluşan iddianamenin 200 ek delil klasörü bulunuyor ve iddianamede 196 şüpheli yer alıyor. Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ergül, Süleyman Pehlivan, Ali Haydar ve Murat Yönder ''Balyoz Planı'' iddialarına ilişkin olarak yürüttükleri soruşturmayı tamamladı. Savcılar tarafından hazırlanan iddianame, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'ne tevzi edildi.

Hazırlanan iddianamede, 196 kişi ''şüpheli'' sıfatıyla yer aldı.

Soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına ile eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 196 kişiye ''şüpheli'' sıfatıyla yer verildi.

İddianamenin yaklaşık 800 sayfa olduğu ve 200 civarında ek klasörü bulunduğu öğrenildi.

Mahkeme, 15 gün içerisinde iddianamenin kabulüne ya da eksiklik görmesi halinde bunların düzeltilmesi için iadesine karar verecek.

"Baykal hayatının hatasını yaptı"

| 3 Temmuz 2010 Cumartesi
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, "Biz demokratikleşme yöntemiyle gideceğiz. Özgürlüklerin daralmasına müsade etmeyeceğiz" dedi. Atalay, açılım konusunda CHP eski genel başkanı Deniz Baykal'ı da eleştirdi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, katıldığı bir televizyon programında terörle mücadele, demokratik açılım konularındaki soruları yanıtladı.

Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak Cumhuriyet Portaldan aldığımız haberin devamı şu şekildedir:

Atalay, ''Demokratik açılım bitmedi, devam edecek yönünde ifadeler oldu. Herkesin merak ettiği konu şu ki nasıl sürecek, demokratik açılım çerçevesinde yeni planlanan adımlar var mı?'' sorusu üzerine, demokratikleşme sürecinin AKP Hükümetinin kurulduğundan bu yana devam eden bir süreç olduğunu belirtti.

''Bütün toplumsal sorunlarda daha fazla özgürlük, daha fazla demokratikleşme, sorunun en etkili çözüm yoludur'' diyen Atalay, sorunların tüm boyutlarıyla açık konuşulmasının, tartışılmasının, değerlendirilmesinin de çözümün önemli bir parçası olduğunu vurguladı.

Devam eden süreçte Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın düzenlediği basın toplantısında çerçeveyi çizdiğini anımsatan Atalay, Türkiye'nin 30 yıldır terör olayını yaşadığını kaydetti.

Terörle mücadelenin güvenlik birimlerince kararlılıkla yürütüldüğünün altını çizen Atalay, bu konuda hükümet olarak hassasiyet gösterildiğini ve destek verildiğini ifade etti.

Atalay, ''Bir yandan terörün de istismar ettiği sorunlar da dahil, diğer toplumsal zemini olan sorunları da çözme çabamız var. Bu sorunları çözme çabamızın sürekliliğini Başbakanımız vurguladı. Yine biz demokratikleşme yöntemiyle gideceğiz. Özgürlüklerin daralmasına müsaade etmeyeceğiz. Hiç bir şekilde demokrasiyi askıya alıcı yeni gelişmeler olmayacak, insan hakları ve insanın korunması, vatandaşımıza sahip çıkma bizim en önemli önceliğimiz olacaktır'' diye konuştu.

''Yasal düzenlemeler üzerinden gidecek bir süreçten mi bahsediyorsunuz?'' sorusu üzerine Atalay, ''Tabi yasal düzenlemeler. Demokratikleşme dediğimiz zaman bunun bir boyutu yasal düzenlemeler, bir boyutu hayatın içinde bunların uygulanmasıdır'' dedi. Uygulama ile ilgili gelişmelerin yaşandığını ifade eden Atalay, bu toplumda yaşayan herkesin son yıllarda yaşanan rahatlamayı gördüğünü söyledi.

Toplumsal zeminde terör ve şiddetin onaylanan, makul görünen bir şey olmadığını belirten Atalay, ''Terör ve şiddet, hiçbir zaman, hiç bir sorunun çözülmesini istemeyenlerin yöntemidir. Terör olduğu zaman mutlaka özgürlükler kısıtlanır. Güvenlik gerekçesiyle insan hakları askıya alınır. Demokratikleşme süreci daima birazcık daha durgunluk yaşar. Bu manada şu son yaşanan toplumsal tepkiyi biz çok değerli görüyoruz'' dedi.

Giderek vatandaşların bu konularda daha korkusuz konuştuğunu belirten Atalay, ''Hem devlete karşı, devlet ile ilgili taleplerini daha açık dile getiriyor. Hem de bu tür sosyal sorunlarla ilgili örgütlü bir yapı içinde, sivil toplum kuruluşları şeklinde sesini daha fazla çıkarıyor. Bu da iyi bir şey'' dedi.

"CHP'nin beyanlarını önemli görüyoruz"

Atalay, ''Bu süreçte Abdullah Öcalan'ın ya da PKK'nın muhatap alınabileceğine dönük bazı köşe yazarlarından çağrılar oldu. Bunları okuyunca, duyunca ne hissediyorsunuz?'' sorusuna karşılık, ''Biz o konuda çok kararlıyız. Biz daima nasıl sürecin ismi demokratikleşmeyse muhatap olarak da daha çok siyasi platformu ve TBMM'yi çok önemli gördük'' yanıtını verdi.

Bu konunun çok boyutlu irdelenebileceğini ifade eden Atalay, ''Biz bu sürece başlarken başta o zamanki DTP ile Sayın Ahmet Türk ile görüşüldü. Diğer partilerle görüşüldü, bazılarıyla görüşülemedi. İki muhalefet partisi bu konuda çok keskin tavır içinde oldular'' dedi.

Deniz Baykal'ın bu sürece katkı verecek bir irade gösterdiğini, ancak vermediğini belirten Atalay, ''Hayatının en önemli hatasını da yaptı. Çünkü Türkiye'nin en önemli sorununa katkı vereceklerdi'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın bu konuda tekrar çağrıda bulunduğunu anımsatan Atalay, ''En azından CHP'de bu yönde bir eğilim var. MHP, pek eğilim içinde değil. BDP için de aynısını söylüyorum. Şu ana kadar bu konuda bir katkı veremediler, vermediler. Hatta sürecin iyi yürümemesi, sürecin bazı açılardan provake edilmesi yönünde, yanlış anlaşılması yönünde de katkıları oldu. Muhalefet burada iyi sınav vermedi. Biz şimdi tekrar çağırıyoruz. CHP'nin bu beyanlarını önemli görüyoruz'' dedi.

Burada protokol konularına fazla takılınılmaması gerektiğini düşündüğünü söyleyen Atalay, ''Kim geldi, kim gittiden çok... Bu konularda siyasi tarih şunu gösterir, kim fazla fedakarlık yaparsa ülkenin bu sorunlarının çözümü için onlar kazanırlar. Halen kan, intikam gibi kavramlarla bu konulara yaklaşanlar daima kaybederler'' diye konuştu.

''Bu davet konusunda bir noktaya geldiniz mi, hükümet olarak?'' sorusu üzerine Atalay, bu konuda çalışıldığını söyledi.

"Kendimizi irdeliyoruz"

İnsan hayatının çok önemli olduğunu belirten Atalay, can kaybının, terörün olmaması gerektiğini belirtti.

Atalay, ''Terörün olduğu yerde bu konularda sağlıklı adımlar atılamaz. Demokratikleşme yönünde attığınız adımlar sorgulanır. Terör ve şiddet oldukça hiçbir sorunda kalıcı çözümlere gidemezsiniz. Terör özgürlüğün düşmanıdır'' dedi.

Bakan Atalay, ''Demokratikleşme adımlarının gelişmesi, vatandaş zemininde giderek zemini kaybetmeleri, komşu ülkelerin terör konusundaki hassasiyetleri falan hepsi birleştiğinde, ortada bir sıkışmışlık hissediliyor. Bunların çözülmesini istemiyor gibi veriler ve bulgular var'' diye konuştu.

Atalay, Habur sınır kapısındaki görüntülerin hatırlatılarak, ''Süreç konusunda, keşke şöyle yapsaydık ya da yapmasaydık dediğiniz bir iç muhasebe yaşıyor musunuz?'' sorusu üzerine, bunların çok sıcak, hararetli konular olduğunu, yakıcı ve zor konular olduğunu belirtti. Atalay, ''Hatalar daima yapılabilir. Tabii ki kendimizi irdeliyoruz. Herkes kendisini irdeliyor. Ama bu işlerin tabiatında daima yol kazaları olabilir, hatalar olabilir. Uluslararası tecrübelere baktığımızda da bu böyledir'' dedi.

Bakan Atalay, Habur'da yaşananları asla tasvip etmediklerini ifade ettiklerini hatırlatarak, ''Burada yöntem hataları olmuş deniliyorsa, ben o tür hataları da rahatça kabul etmeye hazırım. Bu süreçleri yürütenler daima zor bir işi yürüttüğünün farkındadır ve eleştiriler. Sizin çok başarılı gördüğünüz şeyler bazılarınca yanlış görülür. Bu tür işler yakıcı konulardır. Bunları yürütenler birçok açıdan eleştirilirler. Bunları yürütenler buna alışkın olmalı ve bunu göze almalı. Her türlü eleştiriyi ben tabi karşılıyorum'' diye konuştu.

"Tercih demokratik ve insani çözüm"

''Bugünlerde kara harekatı seçeneğinden bahsedilir oldu? Bu seçenek masada olan bir seçenek midir?'' sorusuna Atalay, terör oldukça güvenlik güçlerinin çalışmaları, operasyonlarının olacağını söyledi.

Atalay, güvenlik mensuplarının her yerde işbirliği içinde başarılı çalışmalar yürüttüğünü vurguladı.

Şu günlerde komşu ülkelerle yürüyen ilişkilerin en verimli dönemi yaşadığını belirten Atalay, komşu ülkelerin bu konuda çok duyarlı bir tutum içinde olduklarını söyledi. Suriye'nin Türkiye'deki teröre büyük bir duyarlılık gösterdiğini belirten Atalay, görüşmelerin yoğun bir şekilde devam ettiğini belirtti.

İran'ın şu anda çok ileri operasyonlar yaptığını anlatan Atalay, bu konularda yoğun bir işbirliği olduğunu kaydetti. Atalay, Kuzey Irak'ın, ABD'nin tutumunun daha belirgin olduğunu ifade etti.

Hükümet olarak bütün bu sorunlarda tercihlerinin demokratik ve insani çözümler olduğunu vurgulayan Atalay, çalışmalarını o yönde ağırlıkla sürdüreceklerini belirtti.

Vatandaşa daha fazla sahip çıkılması gerektiğine önem verdiklerini anlatan Atalay, ''Her vatandaşımızın hiçbir ayrım gözetmeden şunu bilmeli, 'Ben devletin gözünde hep birinci sınıf vatandaşım'' diye konuştu.

Özellikle bölge vatandaşına daha fazla sahip çıkılması gerektiğini ifade eden Atalay, ''Devletimize vatandaşımızın güvenini artırdıkça terör zemin bulamayacaktır'' dedi.

Atalay, bölgede, hem hükümet, hem parti olarak ciddi bir çalışma başlatacaklarını, bölge insanıyla daha fazla bir araya geleceklerini söyledi.

Yayla yasağı

''Gediktepe ve Lice'deki olaylardan sonra askerden de bir rahatsızlık ifadesi dikkatinizi çekmiştir, belki yayla yasağı ve yol kontrolleri konusunda. Bu konuda yeni bir düzenleme olacak mı?'' sorusu üzerine Atalay, şunları kaydetti:
''Gediktepe'nin yayla yasağıyla bir ilgisi yok. Gediktepe'dekiler sınır ötesinden Hakurk'tan geldiler. Yayla yasağı ve yol kontrolü ile ilgili hükümet bölgedeki hayatı biraz daha rahatlatma açısından bazı tedbirler alır. Öyle yerler var ki kısa bir yolda çok sayıda yol kontrolü var. Bizim valilere yazdığımız genelge şudur, 'terörle mücadeleyi aksatmayacak şekilde, bunlar gözden geçirilsin.' Yayla yasakları ekonomik olarak büyük bir şey, hayvancılığı öldüren... Şimdi o da terörle mücadeleyi aksatmayacak. Yeniden valilere ifade ettik.''

Öte yandan ''AK Parti İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu'nun istifasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna Atalay, bu haberi yeni duyduğunu ve beklediği bir şey olmadığını söyledi.

AKP, Rize'ye ekip gönderdi

|
AKP, "ikinci eş" önerisini getiren Rize Belediye Başkanı Halil Bakırcı ile ilgili incelemede bulunmak üzere Rize'ye ekip gönderdi. AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi, Rize Belediye Başkanı ile ilgili incelemenin devam ettiğini belirterek, Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu ile İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen'i Rize'de gerekli incelemeleri yapmak için görevlendirdiklerini söyledi. Tanrıverdi, Kaşıkoğlu ve Sekmen'in o bölgeden sorumlu olduğunu belirterek, "Gerekli incelemeleri yapacaklar. Raporları degerlendireceğiz" dedi.