Ve korkulan oldu!

| 30 Haziran 2010 Çarşamba
Bakanlığın aldığı karar üzerine pitbull cinsi köpekler toplatılacak, pitbull besleyenlere ise 3434 lira para cezası kesilecek. Bu karar üzerine pitbull sahipleri köpeklerini sokağa bırakınca korkulan oldu. Pitbull sokaktan geçen bir aileye saldırdı.İzmir'in Buca İlçesi'de, akşam gezintisine dışarıya çıkan aileye pitbull cinsi sahipsiz bir köpek saldırdı. 2 kişinin hafif yaralandığı olayda, yakalanan köpek polise teslim edildi, ardından belediye ekiplerince götürüldü.

Göksu Mahallesi 649/11 Sokak 201 numara önünde, dün saat 22.30 sıralarında meydana gelen olayda, sahipsiz pitbull cinsi bir köpeğin saldırdığı 4 kişilik bir aile dehşet dolu dakikalar yaşadı. Özel güvenlik görevlisi Emenullah Şakar (45), ev kadını eşi Gugerçin Şakar (35) ile birlikte Şerif Tikveşli İlköğretim Okulu 3'üncü sınıf öğrencisi olan kızları Runahi Şakar'ı (9) ve aynı okulda 2'nci sınıfta okuyan oğullları Hebin Şakar'ı (7) akşam gezintisi için dışarı çıkardı.

Milliyet'in haberine göre evlerinin bulunduğu sokakta yürüyen Şakar ailesine sahipsiz pitbull cinsi bir köpek saldırdı. Pitbull önce küçük Hebin'i altına aldı, ardından araya giren baba Emenullah Şakar'ın elini ısırdı. Ailenin çığlıklarını duyup sokağa toplanan mahalle sakinleri ise köpeği etkisiz hale getirip yakaladı. Babası tarafından kurtarılan küçük çocuk, olayı hafif sıyrıklarla atlattı, baba Emenullah Şakar da elinden hafif yaralandı.

Emenullah Şakar ile oğlu Hebin Şakar, yakınlarının otomobiliyle Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi İntaniye Servisi'ne götürüldü. Tedavilarinin ardından taburcu edilen baba ve oğula, 1 ayda 5 defa kuduz aşısı yapılacağı öğrenildi. Mahalle sakinleri tarafından yakalanan Pitbull, önce polise, ardından da belediye yetkililerine teslim edildi. Ayrıca köpeğin sahibinin olup olmadığının da araştırıldığı bildirildi.

Olayla ilgili polis merkezine gidip şikayetçi olacağını belirten Emenullah Şakar, “Eşim ve 2 çocuğumla gezmek için dışarı çıktık. Pitbull cinsi köpek bize saldırıp oğlum Hebin'i altına alınca araya girdim. Köpek benim de elimi ısırdı. Mahalle sakinleriyle beraber köpeği yakaladık. Çocuğumu Allah korudu. Yetkililere sesleniyorum, başı boş köpeklerle ilgilensinler” dedi. Küçük Hebin ise “Köpek saldırınca çok korktum” diye konuştu.

İstanbul'da şiddetli yağış

|
İstanbul'da kuvvetli yağış hayatı felç ederken, Bakırköy İncirli'de köprü altında 2 minibüs mahsur kaldı. Meteoroloji tüm Türkiye'yi uyardı. Yağışlı hava 3 gün daha sürecek. İstanbul'da gök gürültülü kuvvetli yağış, hayatı olumsuz etkiledi. Alınan bilgiye göre, Sarıyer Zekeriyaköy'de bir bina ile Arnavutköy Nene Hatun Mahallesi 831. Sokak'taki evin çatısına yıldırım düştü. Yıldırım sonucu çıkan yangına itfaiye ekipleri müdahale etti. Yine Esenler Fatih Mahallesi 292. Sokak'taki 7 katlı binanın bacasına düşen yıldırım da maddi hasara yol açtı.
Güngören Merter'de, Bakırköy, Beşiktaş ve Eminönü'nde de yaklaşık 50 noktada su baskını meydana geldi. İncirli Kavşağı'nın altındaki geçitte oluşan su birikintisi nedeniyle 2 minibüs, içindeki yolcularla birlikte mahsur kaldı.

Yolcular, olay yerine gelen itfaiye ekiplerinin ve çevredeki yurttaşların yardımıyla minibüslerden çıkarılıyor.

Erdoğan'a ayakkabı fırlatan gence 3 yıl hapis

|
İspanya'nın Sevilla kentinde 22 Şubat'ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ayakkabı fırlatan Hokman Joma adlı 27 yaşındaki Suriyeli gence 3 yıl hapis cezası verildi. Sevilla Savcılığından yapılan yazılı açıklamada, "uluslararası bir şahsiyete saldırı" ve "güvenlik güçlerine karşı koymakla" suçlanarak hakkında 3 yıl 8 ay hapis cezası talep edilen Joma'nın 3 yıl hapis cezasına çarptırıldığı ve sınırdışı edilmeyeceği bildirildi.

Sevilla Mahkemesi, pazartesi günkü duruşmadan sonra bugün açıkladığı kararında, Joma'yı hapis cezasının yanı sıra 4 ay 16 günlük bir süre için günde günlük 3 Avro para cezasına da mahkum ettiğini belirtti. Savcılık, karara itiraz etmeyeceğini açıkladı.

Joma, 22 Şubat'ta Sevilla'daki NODO Kültürlerarası Vakfı tarafından ödül verilen Başbakan Erdoğan'a belediye binasından çıktığı sırada ayakkabı fırlatmış ve Erdoğan'ın yakınından geçen ayakkabı koruma polislerinden birinin yüzüne isabet etmişti.

Valiye inceleme

| 27 Haziran 2010 Pazar
İçişleri Bakanlığı, Kırklareli Valisi Cengiz Aydoğdu hakkında CHP ile ilgili ifadeleri nedeniyle konuyu incelemek üzere mülkiye başmüfettişi görevlendirdi. İçişleri Bakanlığı, Abant Platformu'nda yaptığı konuşmada "CHP 1950'de kapatılmalı, İnönü layık olduğu yere gönderilmeliydi" sözleri nedeniyle Vali Aydoğdu hakkında inceleme başlattı. Bakanlık konuyla ilgili olarak mülkiye başmüfettişi görevlendirdi.

Ankara Emniyet Müdürü hakkında tutuklama kararı

|
Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir hakkında mahkemece tutuklama kararı verildi. Ankara Emniyet Müdürü Orhan Özdemir'in Kayseri Emniyet Müdürü olduğu dönemde "örgütlü olarak ihaleye fesat karıştırmak" suçlamasıyla yargılandığı davaya Cuma günü Kayseri Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.

Mahkemede mütalaasını veren savcı, halen Ankara Emniyet Müdürlüğü görevini sürdüren Özdemir hakkında tutuklama talep etmişti. Mahkeme ise Özdemir'in tutuksuz yargılanmasına hükmetmişti.

Edinilen bilgiye göre, bunun üzerine savcı, mahkemenin kararını bir üst mahkemeye taşıyıp, itiraz etti. Savcı, tekrar Özdemir'in tutuklanmasını istedi. Hafta sonu bu talebi değerlendiren nöbetçi mahkeme de savcının talebini uygun görerek, Özdemir'in tutuklanmasına karar verdi.

"Karara itiraz hakkı var"

Öte yandan, İçişleri Bakanlığı yetkilileri, yargı sürecinin devam ettiğini belirterek, Özdemir'in halen tutuklama kararına itiraz etme hakkının olduğunu vurguladılar. Daha önce de Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan'da yaşanan süreci anımsatan yetkililer, Özdemir'in tutuklamaya itiraz sürecinin tamamlanmasının beklenildiğini ifade ettiler. Aslan da olduğu gibi eğer Özdemir'in itiraz talebi kabul edilmez ve Özdemir için tutuklama kararı çıkması durumda yetkililer, Özdemir'in İçişleri Bakanlığı tarafından Ankara Emniyet Müdürlüğü görevinden alınacağını bildirdiler. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesine gelmeye devam ediniz.

'Irak sınırını artık profesyonel askerler koruyacak'

| 25 Haziran 2010 Cuma
Türk Silahlı Kuvvetleri son zamanlarda gündemi meşgul eden sorulara haftalık basın bilgilendirme yoplantısında yanıt verdi. Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler ve İç Güvenlik Harekat Dairesi Başkanı Tümgeneral Fahri Kır'ın soruları yanıtladığı brifingte, Irak sınırını artık profesyonel askerlerin koruyacağı duyuruldu.

Güler, "mevzi" tartışmalarına da açıklık getirerek, Hakkari'deki çatışmanın ardından bölgeyi incelemeye giden Başbakan Erdoğan ve komutanların çömelmesiyle ilgili olarak "Orası düzenli bir cephe mevzi değil, Türkiye-Irak sınır hattının tam üzerindedir. Sıfır hattıdır. Güneyi Irak'ın kuzeyidir, güneydeki arazi daha hakim bir arazidir. Her zaman bir kaç teröristin veya keskin nişancıların civarda bulunması mümkündür. Mevzilerde iken Türkiye Cumhuriyeti Başbakanını ve komutanlarını tehdide açık bir şekilde ayakta tutmak doğru bir hareket tarzı olmazdı. Kısacası bu askeri bir gerekliliktir" dedi.

Tümgeneral Kır da, Türkiye ile ABD arasında 2007 yılının Kasım ayında başlayan istihbarat paylaşımının sağlıklı bir şekilde sürdürüldüğünü söyledi.

"Sınırdan 3'er 5'er geçiyorlar"

Genelkurmay Genel Sekreteri Tümgeneral Ferit Güler, Gediktepe saldırısına ilişkin yapılan değerlendirmelerin yanlış olduğunu vurgulayarak, "Çok bildiğini zanneden ama aslında konudan hiçbir bilgileri olmayan bazı yorumcuların söylediği gibi 100-200 kişilik bir grup toplu halde tören geçişi yapar gibi hudutlardan girmiyor. İstihbarat vasıtalarının 200 kişiyi tespit edemedikleri gibi bir durum ortada yok" dedi.

Tümgeneral Güler, mevziilerde uzak mesafeli ateşler sonucu şehit verilen olaylar yaşandığını hatırlatarak, "Burada önemli olan, belirli bir risk alınarak gediktepeye gidilip oradaki personel ile birlikte olmaktır" dedi.

"3-5 kişi geçiyorlar"

Gediktepe saldırısına ilişkin bir başka soruya yanıt veren Tümgeneral Güler, terörist sayısının tam olarak birebir bilinmesinin mümkün olmadığının altını çizerken, "Gerek haber kaynaklarından gerek telsiz konuşmalarından, gerekse saldırı esnasındaki yoğunluk değerlendirilerek yaklaşık bir sonuca varmak mümkündür" diyerek şöyle devam etti:
"Böyle bir değerlendirmeye göre, saldırıyı yapan grubun 50-60 civarında olduğu, bunlara destek ki bunun içerisinde kılavuzluk, lojistik destek dahildir, veren unsurların ise 50-40 kişi civarında olduğunu söylemek mümkündür. Sızma konusuna gelince, çok bildiğini zanneden ama aslında konudan hiçbir bilgileri olmayan bazı yorumcuların söylediği gibi 100-200 kişilik bir grup toplu halde tören geçişi yapar gibi hudutlardan girmiyor. Günlerce önce başlayan, 3-5 kişilik grupların sızması, sonra bunların değişik yerlerde 15-20 kişilik gruplar halinde biraraya gelmeleri ve nihayet saldırıdan hemen önce hedef bölgesinde biraraya gelmeleri şeklinde bir taktik izleniyor. O nedenlerle insansız hava araçlarının yada diğer istihbarat vasıtalarının 200 kişiyi tespit edemedikleri gibi bir durum ortada yok."


Komandoların profesyolenleşmesi

Komando tugaylarının profesyonelleşmesini konusunda yanlış anlaşılmaları düzelten Tümgeneral Güler, konunun Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bağlı bir komando tugayı ile jandarma genel komutanlığına bağlı bir komando tugayını" kapsadığını söyledi. Tümgeneral Güler şunları söyledi:
"Bunlarla ilgili daha önce genelkurmay başkanımız tarafından gerekli açıklamalar yapılmıştır. Burada önemli olan şu. Bu birliklerin de operasyonel unsurları profesyonelleşecektir. Örneğin bir komando tugayında bulunan hizmet, destek unsurları, şoför gibi veya diğer faaliyette görevli olan personel, normal yine şuanki temel askerlik sisteminde 15 aylık askerlik görevini yapan erbaş ve erlerden oluşacaktır. Burada tahmin ediyorum bir yanlış anlamayı veya eksik anlamayı düzeltmek istiyorum. Şuan profesyonelleşmesi yüzde 84 olan ve Ağustos 2010'da yüzde 100 seviyesine çıkarılacak olan komando birliklerimizin sadece operasyonel unsurları uzman erbaşlardan oluşacaktır. Bu da önümüzdeki süreçte tamamlanacaktır.

Gediktepe olayı sonrasında gündeme gelen hudut birliklerinin de profesyonel askerlerden oluşturulması kapsamında bir ön çalışma başlatıldı. Irak hududundan başlamak üzere, hudut birliklerinin operasyonel faaliyetlerinde görev alacak personeli, yine aynı konu burada da geçerlidir. Takdir edersiniz ki bir tugayın komple personelini uzman erbaş yapmak hem zaman olarak, hem de personel temini açısından belli bir süreci kapsamaktadır. Bu faaliyetlerde görev alacak personelin de belirli bir süre içerisinde profesyonelleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu konuda yapılan çalışma netleştiğinde, çalışmalar kamuoyuyla paylaşılacaktır."


Terör saldırılarının medyada yansıtılması

Terör saldırılarının haber yapılması konusundaki eleştirilere yönelik soruyu da yanıtlayan Tümgeneral Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 2008 yılında yaptığı açıklamayı şöyle özetledi:
"Sayın genelkurmay başkanımız, 'terör örgütünün ana hedefi medyada, özellikle de televizyonlarda kapsamlı bir şekilde yer almaktır. Önemli olan televizyonlarda yer almaları olumlu yada olumsuz, onlar bu şekilde amaçlarına ulaşmış oluyor. Bu terör örgütü için önemli olan özellik de televizyonlarda kapsamlı yer alabilmek. Nedeni, nasılı hiç önemli değil. Hatta biliyorsunuz bazen terör örgütü, örgütleri televizyonda yer alabilmek için eylem yapıyor. Eylemin ana amacı televizyonda yer alabilmek ve bir terör örgütü için en önemli hedeflerden biri de uluslar arası televizyon kanallarına yansıyabilmek.

Şiddet görüntülerine yer verilmemesi, terör olaylarına ilişkin görüntülerin ve kapsamın kısa olması çok önemli. Mutlaka verilmeli ama önemli olan bu verilişteki kapsam, süre çok önemli. Tekrarlanmaması da çok önemli. Şimdi aksi olunca ne oluyor? Terör ve terörist görüntüleri uzun uzun veriliyor, tekrarlanıyor. Peki ne oluyor, kamuoyunu korkutuyorsunuz. Zaten terörün istediği olay da kamuoyunun korkması, irkilmesi, tedirgin olması' bu konuda sayın genelkurmay başkanımız bu konudaki yorumunu yapmışlardır."

Bu arada TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin'in, "Genelkurmay'dan tatmin edici bir açıklama bekliyorum" sözlerine ilişkin değerlendirmesi olup olmadığının sorulması üzerine "Buna cevabım hayırdır" şeklinde cevap verdi.

Türkiye-Irak sınırının çoğrafi açıdan çok zor bir sınır olduğunun altını çizen Tümgeneral Güler, sınırın kaydırılması konusunu ise "Bu konu öteden beri çeşitli platformlarda tartışılmaktadır. Türkiye-ırak sınırının coğrafi açıdan çok zor bir sınır olduğu gerçektir. Bizim bu konuda şu aşamada bir şey söylememiz uygun değildir" diyerek özetledi.

Bu arada Elazığ'da şehit olan 2 personelden birinin Jandarma er diğerinin ise jandarma Onbaşı olduğunu açıklayan Genelkurmay İçgüvenlik Harekat Daire Başkanı Fahri Kır'da, yol kontrollerine yönelik bir soruyu "Bu hususla ilgili İçişleri Bakanlığımız bir genelge yayınlamış, valilerimiz de bu genelgeler çerçevesinde gerekli düzenlemeleri yaptılar. Bunun bize, güvenlik güçlerinin terörle mücadelesine yansıyan hususlarıyla ilgili değerlendirme de sunumumun içinde mevcuttur" diye cevapladı.

Youtube yasağına dava

|
İnternet Teknolojileri Derneği (INETD), Youtube internet sitesinin erişiminin engellenmesinin temel hukuk kurullarına, Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve direktiflerine aykırı olduğu iddiasıyla yürütmenin iptali istemiyle dava açtı. INETD Başkanı Doç. Dr. Mustafa Akgül, mahkemenin 05.05.2008 tarihli ve 17.06.2010 ek kararı ile Youtube.com sitesine tedbiren erişimin engellendiğini anımsattı. Derneğin geçen yıl Youtube yasağını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdığını dile getiren Akgül, şöyle konuştu:

''Söz konusu mahkeme kararları, bir kitap yüzünden milyonlarca kitabı içeren bir kütüphanenin kapısına kilit vurmak anlamına geliyor. Türkiye'den erişilemeyen içeriğin tüm dünyadan kaldırılmasını istemek, mahkemenin uluslararası hukuku tesis etmeye çalışmasıdır. Bu bir yetki aşımıdır. Youtube'un kapatılması Türk ve dünya kamuoyunda matbaanın yasaklanmasına benzer bir algılamaya sebep olmaktadır. AİHM'de davamıza bu nedenle öncelik verilmiştir.''

Akgül, yasağa ilişkin mahkeme kararlarının birkaç Türkiye düşmanının koyduğu ve Türkiye'de erişimi mümkün olmayan birkaç video yüzünden yargısız infaz görüntüsü verdiğini belirterek, bu yasağın kaldırarak internetin özgürleştirilmesi ve bu yolla Türk toplumunu gelişmesine katkıda bulunmasını hukuk ve adalet sisteminden beklediklerini ifade etti.

''Türkiye'nin uluslararası saygınlığı...''

Dün, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'ne sunulan dava dilekçesinde ise karardan zarar gören, iletişim ve düşünce açıklama özgürlüğü kısıtlanan müvekkil dernek üyelerinin bulunduğuna işaret edildi.

INETD'in yaptığı etkinliklere ait videoları Youtube üzerinden de dağıttığı belirtilen dilekçede, ayrıca kararın derneğin amacı olan internetin yaygınlaşmasına engel teşkil ettiği ifade edildi. Dilekçede, şunlar kaydedildi:

''Uygulanan tedbir kararının, karara temelini oluşturan zararlı bulunan 10 videoya erişimi kısıtlama konusunda hiçbir etkisinin olmaması, buna karşılık hem Türkiye'nin uluslararası saygınlığı, hem yurttaşlarımızın kendilerini geliştirmelerine, tanıtım ve eğitim yapmalarına kısıtlama getirmesi; tedbir kararının ülkemize zarar vermesine sebep olmaktadır.''

Söz konusu kararın temel hukuk kurallarına, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve direktiflerine, ceza yargılama usulü ve esaslarına aykırı olduğunun iddia edildiği dilekçede, ayrıca internet vasıtası ile ilgili suçların bilişim suçu kapsamında olduğu ve basın savcılığını ilgilendirmediği de ifade edildi.

''Yasaklı dışındaki videolara engel''

Youtube sitesine erişimin engellenmesini içeren mahkeme kararının yasaklananların dışındaki videolara erişimi engelleme sonucu getirdiği belirtilen dilekçede, şöyle denildi:
''İnternetin yapısının, biraz becerikli birinin, interneti toptan kapatmak dışında alınan bütün tedbirleri aşarak arzulanan içeriğe erişebilmesi imkanı sağladığını hatırlatmak isteriz.
Öte yandan Youtube'ta Atatürk ile ilgili 60 bin üzerinde video vardır. Bir avuç video yüzünden 60 bin Atatürk'ü savunan, ona sahip çıkan videoyu yasaklamak ne kadar yararlı olacaktır? Bir avuç videoya erişim, tam adresini bilmeyen biri için mucizeye kalmıştır. Erişim yasağının 2 yılı aşkın bir süredir sürmesi, Youtube'u kullanmak isteyen tüm yurttaşlarımızın iletişim, ifade özgürlüğü, iş yapma, tanıtım, öğrenme, eğlenme ve örgütlenme haklarına sınırlama getirmektedir.''

Dilekçede, koruma amacıyla alınan, geçici olması gereken tedbir kararının, yargılama yapılmadan kesinleşmiş gibi uygulandığı da belirtilerek, ''Şayet bir suçlu varsa, bu o videoları koyanlardır. Youtube yetkililerine dava açılması bir yere kadar anlaşılabilinir. Ama, erişimi engelleme kararı bu ikisine dava açmadan, Türk vatandaşlarının cezalandırılması ile sonuçlanmıştır. Biz TC vatandaşları olarak suçumuz olmadığı halde cezalandırılıyoruz. Bizim adil yargılama hakkımız da kısıtlanmaktadır'' ifadelerine yer verildi.

Kazım Koyuncu'yu Anıyoruz

|
Sanatçı Kazım Koyuncu, ölümünün 5. yılında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin (TMMOB) düzenlediği etkinlikle anıldı. "Kazım Koyuncu İçin Sokağa Şarkılar Söylüyoruz" adlı etkinlik öncesinde Yüksel Caddesindeki İnsan Hakları Anıtı önünde basın açıklaması yapıldı.

TMMOB Ankara Şubesi adına açıklama yapan Adnan Zeytinci, 1986 yılındaki Çernobil faciasından sonra Karadeniz bölgesinde kanser vakalarının arttığını ve kanser nedeniyle pek çok ölümün meydana geldiğini söyledi.

Geleneksel Karadeniz müziğinin simge isimlerinden Kazım Koyuncu'nun da bu nedenle yaşamını yitirdiğini ifade eden Zeytinci, "Ancak o, her şeye rağmen şarkılarını söyledi. Kazım Koyuncu, toplumun hiçbir sorununa yabancı kalmayan bir sanatçıydı. Onu genç yaşta aramızdan alan nükleere karşı da mücadelesi hala aklımızdadır" dedi.

Koyuncu'nun mücadelesinin halen ona inananlar tarafından sürdürüldüğünü dile getiren Zeytinci, "Kazım, şu an beden olarak aramızda değil ama türküleri, güler yüzü ve mücadelesi ile hatırlıyoruz" diye konuştu.

Kazım Koyuncu'yu anmak için etkinlik düzenleyerek onu sevenleri bir araya getirdiklerini ifade eden Adnan Zeytinci, bu amaçla bir konser de gerçekleştirileceğini sözlerine ekledi.

Koyuncu'yu anma etkinliğinde bir araya gelen grup, "Nükleere inat, yaşasın hayat" şeklinde slogan attı.

"Taşkınlıkdan uzak durun"

| 24 Haziran 2010 Perşembe
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti teşkilatlarına bir genelge göndererek terör eylemlerinin ardından meydana gelebilecek provokasyonlara karşı 'taşkınlık ve gerginliklerden' uzak durulmasını istedi. Devlet Bahçeli, yayınladığı genelgede şunları vurguladı: "Terörle mücadelenin yolu sokak gösterileri değildir. Şehit cenazelerinde taşkınlık ve gerginlikten uzak durulmalı. Bu süreçte MHP teşkilatları birleştirici ve bütünleştirici olmalı."

Kritik MGK toplantısı başladı

|
Son dönemde artan terör olaylarının masaya yatırılacağı kritik MGK toplantısı başladı. Toplantıda Şemdinli saldırısının ardından toplanan Güvenlik Zirvesi'nde alınan ek tedbir kararları değerlendirilecek. Devletin zirvesi yılda bir kez İstanbul'da toplanan MGK için Maslak'taki Harp Akademileri Komutanlığı'nda bir araya geldi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında toplanan MGK'ya Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, kurul üyesi bakanlar, kuvvet komutanları ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler katıldı.

Kurulun gündemini son dönemde artan terör olayları oluşturuyor. Kuzey Irak'taki PKK varlığının ortadan kaldırılmasına yönelik atılacak askeri ve diplomatik adımlar başlıkları altında istihbarat, bölgede görev yapan personel sayısı, komşu ve ilgili ülkelerle ilişkiler kurulda masaya yatırılacak.


Profesyonel orduya geçilmesi kararı

Yaşanan terör saldırılarının ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün başkanlığında düzenlenen Güvenlik Zirvesi'nde alınan kararlar MGK'da değerlendirmeye alınacak. Zirve'den çıkan öncelikli karar bölgedeki personel yapısının değerlendirilmesi konusuydu. Bu bağlamda uzun süredir gündemde olan profesyonel orduya geçiş konusunda gelinen nokta değerlendirilecek. MGK'da, sıcak çatışmalarda sadece eğitimli ve uzman birliklerin bulunmasının karara bağlanması bekleniyor. Ayrıca Emniyet Özel Harekat timlerinin bölgede görevlendirilip görevlendirilmeyeceği konusu da MGK'da ele alınacak.


İstihbarat gözden geçirilecek

MGK'nın gündeminde ABD ve Kuzey Irak'tan gelen istihbaratlar konusu da bulunuyor. Ayrıca kurulda Kuzey Irak yönetimine yönelik daha yoğun diplomatik girişimlerde bulunulması, terör kamplarının durumu ve muhtemel sınır ötesi harekat seçenekleri görüşülecek.

İsrail'e yaptırımlar

Kurulda terör olaylarının yanı sıra bir süredir ara verilen İsrail konusu da gündeme alındı. Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinin İsrail askerleri tarafından uğradığı saldırının ardından uygulanacak yaptırımlar konusu da MGK'da görüşülecek. İran'a yaptırım uygulanması konusunda BM'de hayır oyu verilmesinin ardından yaşanan gelişmeler de MGK'nın bir diğer konusu. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesini takip ediniz.

Sigara yasağında tolerans yok

| 23 Haziran 2010 Çarşamba
Suriye'de 21 Nisandan beri uygulanan kapalı yerlerde tütün ve mamüllerinin yasaklanmasına ilişkin yasa çerçevesinde yapılan denetimlerde tolerans tanınmıyor. Resmi haber ajansı SANA'nın bildirdiğine göre, denetimleri yapmakla sorumlu olan Maliye Bakanlığı, kapalı alanda sigara içen bir personeline meslekten geçici uzaklaştırma cezası verdi.

Yasaya göre, devlet memurları üst üste ihlallerde meslekten uzaklaştırma ve atılma cezaları alabiliyor.

Haberde, bugüne kadar denetimlerde 2 bin 457 yasa ihlali tespit edildiği, yasaya ihlal edenlere para cezası kesildiği belirtildi.

Suriye, tütün mamüllerine yönelik mücadelesi nedeniyle Arap Birliği tarafından ödüllendirilmiş, 7 Haziranda Kahire'de ödül alan Sağlık Bakanı Rıza Sait "sigara ve tütün mamülleri ile mücadelenin ulusal bir dava olarak ele alınması gerektiğini" söylemişti.

Şahin, iptal başvurusunu değerlendirdi

|
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Anayasa değişikliğiyle ilgili iptal başvurusuna ilişkin ''Umuyorum ve diliyorum ki, 2008'de ortaya konan hatadan dönülür, yasama organının Anayasa ile çizilen sınırlarına girilmez, Anayasa değişikliğiyle ilgili Meclisin egemenlik hakkı ihlal edilmez'' dedi. TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Levent'teki Mövenpick Otelde düzenlenen ''Bab-ı Ali Toplantıları''nda, ''Egemenliğin Kaynağı ve Kullanımı'' konulu konuşmasında, hayatının önemli bir bölümünün Bab-ı Ali'de geçtiğini, avukatlık ve memurluk mesleğini Bab-ı Ali Nuruosmaniye'de yaptığını anlattı.

Bab-ı Ali'de bu toplantıların yapılacağı uygun mekanların bulunduğunu belirten Şahin, bu etkinliğin orada yapılmasının daha şık olacağını düşündüğünü söyledi.

Şahin, 20 yıldır devam eden Bab-ı Ali toplantılarının önemli bir düşünce etkinliği olduğunu dile getirerek, bu tür etkinliklerin Türkiye'de sivil toplumun gelişmesine katkı sağlayacağına inandığını aktardı.

Egemenliğin kaynağına bakıldığında, ilk olarak hukuk ve siyasal bilim alanında değil ilahiyat alanına ait olduğunun görüleceğini kaydeden Şahin, çünkü insanlığın ilk yıllarında egemenliğin kaynağının bir tek kişide toplandığını anlattı.

İlk dönemlerde bu egemenlik hakkının başkalarıyla bölüşülmediğini ifade eden Şahin, Ortaçağ'dan sonra insanlığın bazı şeyleri daha çok irdeleme imkanı bulduğunda birtakım monarşik yönetimlerin başında bulunan kişilerin kullandığı egemenlik hakkı konusunda ciddi tartışmalar yaşandığını ve insanoğlunun ''bu artık böyle gitmez'' demeye başladığını söyledi.

Şahin, bu konuda en büyük değişim ve dönüşümün Fransız İhtilali ile olduğunu, egemenliğin kaynağı ve kullanımının bu dönemden sonra değiştiğini anımsatarak, Fransız devrimiyle birlikte egemenliğin kaynağının millet ve bunu millet adına kullanacak mercinin de parlamento olduğu ilkesinin kabul edildiğini kaydetti.



Türkiye'de egemenliğin tarihi

Şahin, Osmanlı İmparatorluğunda ise egemenliğin kaynağının padişah olduğunu ve son zamanlara kadar da egemenliğin kullanımında bir bölüşmeye rastlanmadığını belirterek, ''Tarihimizde egemenliğin kaynağındaki en önemli değişiklik Kurtuluş mücadelemizde gerçekleşmiştir. Kurtuluş mücadelemiz milletin egemenliğinden harekete geçilerek kazanılmıştır, Mustafa Kemal Atatürk Samsun'a çıktığında mücadelesinin millet egemenliği fikrine dayalı olacağını açıklayarak çıkmıştır'' diye konuştu.

TBMM'nin 23 Nisan 1920'de açılmasıyla milli egemenlik anlayışının kurumsallaştığını söyleyen Şahin, bu yıl TBMM olarak Meclisin açılışının 90. yılını kutladıklarını, bunu bir güne de sığdırmadıklarını, bir yıl boyunca farklı etkinliklerle halkla birlikte kutladıklarını kaydetti.

Şahin, 1923'te önemli iki değişiklik yapıldığını, Cumhuriyetin ilan edildiğini ve Cumhurbaşkanlığı kurumunun oluşturulduğunu hatırlatarak, bu şekilde meclis hükümeti sisteminden parlamento sistemine yönelik bir adım atıldığını söyledi.

Kuvvetler birliği ilkesi yerine kuvvetler ayrılığı ilkesinin 1961'de mevzuata girdiğini, artık Meclisin yasama, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunun yürütme ve bağımsız yargı kurumlarının ise yargı görevini millet adına yürüttüğünü ifade eden Şahin, 1982 Anayasası'nın egemenliğin kullanımı ve kaynağı konusunda 1961'e göre farklı bir şey getirmediğini, ancak ilk defa Anayasa değişikleriyle ilgili olarak halk oylaması mekanizmasına yer verdiğini kaydetti.



Anayasa değişikliği

Şahin, Anayasa mahkemelerinin 2. Dünya Savaşı'ndan sonra özellikle batılı ülkelerde ihdas edildiğini, Türkiye'de de daha sonraki Anayasa değişiklikleriyle oluşturulduğunu aktardı.

Yüksek Mahkemenin, TBMM'nin yasama görevini yerine getirirken kanun, kanun hükmünde kararname, Meclis İçtüzüğü'yle ilgili açılan iptal davalarını esastan ve şekilden incelediğini, Anayasa değişikliklerini ise 148. maddeye göre şekilden incelediğini dile getiren Şahin, çünkü TBMM'nin millet adına yasama görevini yerine getirdiğini ve bu görevin mutlak olduğunu kaydetti.

Şahin, ''Anayasa değişiklerinde Anayasa Mahkemesinin şekil bakımından incelemesinin ne olduğunu herkes biliyor. Bir defa Anayasa değişikliklerinde teklif ve karar yeter sayılarındaki nitelikli çoğunluk oluşmuş mu, 184 imzayla verilmiş mi, 330, 367 ve üstünde parlamentodan geçmiş mi, iki defa görüşülmüş mü?'' dedi.

Ancak 2008'de Yüksek Mahkemenin, bir Anayasa değişikliğiyle ilgili verdiği kararda esasa girerek yapılan değişikliği iptal ettiğini dile getiren Şahin, bu durumun sadece Türkiye içinde değil, dışında da yoğun tartışmalara neden olduğunu aktardı.

Şahin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''TBMM'nin milleti adına yasama görevine sınır getirme ve ona ortak olma anlamına gelecek bir yaklaşımın veya iptal kararının millet iradesiyle uyuşmadığı kanaatindeyim. Anayasanın 148. maddesi, 'Sadece şekil bakımından incelenmelidir, esasa girilemez' demişse ve Yüksek Mahkeme 2008'de verdiği bir kararla bunu aşıp esasa girerek iptal kararı vermişse, bu TBMM'nin millet adına kullandığı Anayasa değişikliğiyle ilgili egemenlik hakkına bir tecavüz olarak değerlendirilebilir.''

Kuvvetler arasında sınırların çizildiğine dikkati çeken Şahin, sözlerini şöyle tamamladı:
''Yargı organı, sınırları çizilen Meclisle ilgili bu alana girerek Meclisin Anayasa değişikliğiyle ilgili egemenlik hakkını zedeleyecek veya ona ortak olacak anlamına gelen bir karar vermişse, bunun irdelenmesi ve bu hatadan mutlaka dönülmesi gerekir. TBMM Başkanı olarak TBMM'nin millet adına egemenlik hakkını kullanırken bu egemenlik hakkına bu veya şu şekilde yapılacak tecavüzleri doğru bulmam söz konusu değil. Yüksek Mahkemenin önünde yeni bir Anayasa değişikliği davası var. Yüksek Mahkeme şimdi bunu incelemektedir. Umuyorum ve diliyorum ki, 2008'de ortaya konan hatadan dönülür, yasama organının Anayasa ile çizilen sınırlarına girilmez, Anayasa değişikliğiyle ilgili Meclisin egemenlik hakkı ihlal edilmez. Yüksek mahkemenin beklenen iptal kararı sebebiyle, TBMM'den geçen ve referanduma gitmesi Yüksek Seçim Kurulunca da yürütülen Anayasa değişikliği konusunda Meclisin bu alanla ilgili egemenlik hakkını zedeleyici bir karar vermeyeceğini temenni ediyorum ve diliyorum. Gerçekten millet adına egemenlik hakkının kullanan yürütme, yargı, yasamanın mutlaka birbirlerinin alanına girmemesi ve bu medeni iş bölümünü Anayasa'da belirtilen ilkeler çerçevesinde yerine getirmesi gerekir. Aksi halde bir çatışma sorunları içinden çıkılmaz bir hale getirebilir.''

Siyasiler terörist saldırıyı kınadı

| 19 Haziran 2010 Cumartesi
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde askeri birliğe PKK'li teröristlerce düzenlenen saldırıya siyasilerden tepkiler gecikmedi. CHP Genel Sekreter Yardımcısı Tekin Bingöl, saldırı için "Bu, 8 yıldır ülkeyi yöneten AKP'nin basiretsiz, yanlış ve faşist yönetim anlayışının bir ürünüdür" derken, MHP Genel Başkanı Bahçeli, "terörle mücadelede acil ve etkili önlemler almalı" dedi. Sosyaldemokrat Halk Partisi'nden (SHP) istifa eden parti yöneticileri, bin üye ile CHP'ye katıldı. Ekin Tiyatrosu'nda yapılan CHP'ye katılım törenine CHP Genel Sekreter Yardımcısı Tekin Bingöl ile CHP Ankara İl Başkanı Ali Yıldızlı katıldı.

Burada konuşan CHP Genel Sekreter Yardımcısı Bingöl, CHP kurultayından sonra büyük bir sevinç yaşandığını ancak bu sevinci önce Zonguldak'taki maden faciası ve daha sonra da terör saldırıları nedeniyle yaşayamadıklarını ifade ederek "Maalesef şiddet ve terör ülkemizde göz yaşlarının akmasını ve canımızın acımasına hala devam ediyor. Maalesef bugün de yine yüreğimiz yandı. Bu, 8 yıldır ülkeyi yöneten AKP'nin basiretsiz, yanlış ve faşist yönetim anlayışının bir ürünüdür. Türkiye'de bütün yurttaşlarımızın özlemle beklediği ve umut içinde 2001 krizinden sonra elini tuttuğu AKP, maalesef ülkemizde toplumun her kesimini umutsuzluğa gark etti ve karamsarlık, ülkemizin üstüne bir karabulut gibi çöktü" diye konuştu.

"Türkiye tarihi bir yol ayrımına girdi"

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı yazılı açıklamada, şehitlere Allah'tan rahmet yaralı askerlere de acil şifalar diledi.

AKP hükümetinin 2002 yılında iktidara geldiğinde terörün bitme noktasına geldiği bir Türkiye devraldığını ancak aradan geçen 8 yıla yakın sürede terörün sürekli tırmandığını ve bu sürede teröre 800 şehit verildiğini ifade eden Bahçeli "Başbakan Tayyip Erdoğan'ın PKK açılımını başlatmasından bu yana ise şehit sayısı 125'e ulaşmıştır. AKP döneminde kanlı terör cesaret ve cüret kazanmış, etnik bölücülüğün önü açılmış ve ayrılıkçı ve bölücü emellerinin hayata geçirileceği ümitleri yeşertilmiştir. Bu vahim ve karanlık tablonun mimarı ve baş sorumlusu Başbakan Erdoğan ve hükümetidir" dedi. AKP hükümeti ve Başbakan Erdoğan'ın terörle mücadelede tarihin ve milli vicdanın affetmeyeceği büyük bir acz sergilediğini, güvenlik güçlerinin terörle mücadelesini zaafa uğratacak adımlar attığını kaydeden Bahçeli, "Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti, Kuzey Irak'tan kaynaklanan terör tehdidine karşı etkili caydırıcı önlemler almamış, Kuzey Irak'a geniş çaplı kara harekâtının önünü kesmiş, bunun yerine terörün hamisi Barzani'ye ağabey diyerek siyasi akrabalık ilişkisi kurmuş ve bu peşmerge reisini kırmızı halılarla karşılayarak kucaklamıştır. Çok ağır bir ihanet kuşatması altına alınan ve karanlık bir uçurumun sürüklenmek istenen Türkiye tarihi bir yol ayrımına gelmiştir. Başbakan Erdoğan ve hükümetine buradan seslenmek ve teslimiyeti etnik bölücülüğün taşeronluğunu bırakıp terörle mücadelede acil ve etkili önlemler alma çağrısında bulunmak istiyorum" görüşünü dile getirdi.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural'da, iktidarın terörle mücadele etmediğini ileri sürerek, ''Çünkü bu konuda politik bir kararlılık yoktur'' dedi. Oktay Vural, Çorum'da parti binasını ziyaretinde, Hakkâri'deki terör saldırısında 8 askerin şehit olduğunu anımsatarak, Türkiye'nin acı bir kayıp yaşadığını, artık sözün bittiği yere gelindiğini söyledi.

"OHAL ilan edilmeli"

24 Haziran'da yapılması planlanan MGK toplantısının öne çekilerek önümüzdeki Pazartesi günü yapılmasını isteyen Bahçeli, hükümete ve Başbakan Erdoğan'a şu önerilerde bulundu:

"-PKK terörü ve etnik bölücülük özel gündemiyle yapılacak toplantıda terörle mücadele için kapsamlı önlemler karara bağlanmalı ve PKK açılımı zırvasından vazgeçildiği ilan edilmelidir.
-Bu kapsamda terörün iç kaynakları ve unsurlarına karşı gerekli tedbirlerin alınabilmesi için Anayasanın 120'nci maddesine göre bölgede Olağanüstü Hal ilan edilmelidir.
-Kuzey Irak'a karşı siyasi, ekonomik ve askeri tüm imkânlar kullanılarak etkili bir caydırıcılık stratejisini uygulamaya konulmalıdır.
-Terör saldırılarının kaynaklandığı bu bölgeye geniş çaplı bir kara harekatı yapılmalı ve teröristlerin geçiş yollarını emniyete almak için Kuzey Irak'ta askeri ihtiyaçları karşılayacak geçici güvenlik kuşağı oluşturulması için gerekli hazırlıklara süratle başlanmalıdır.
-Kandil dağındaki terör elebaşlarına ve altyapısına karşı etkili bir askeri harekat icra edilmelidir. Kandil terör karargahı olmaktan kalıcı bir şekilde çıkarılmalıdır.
-Terör örgütünü İmralı'dan serbestçe yöneten teröristbaşının yakınları ve avukatları ile irtibatı ve dış dünyayla temas kanalları bütünüyle kesilmelidir."

"Terör çirkin yüzünü bir kez daha gösterdi"

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Hakkâri'nin Şemdinli ilçesinde sınır bölüğüne teröristlerce düzenlenen saldırıda askerlerin şehit olmasından büyük üzüntü duyduğunu belirtti. Türker mesajına şöyle devam etti:

"Son dönemde terör saldırılarının artması, Hükümet otoritesinin yavaş yavaş azaldığının göstergesidir. Yaşananlar, Hükümet'in bugüne kadar terörü çözme konusunda ciddi bir duruş sergilemediğini ortaya koymaktadır.
Hükümet terörle mücadele konusunda acilen özel bir süreç başlatmalı, partilerarası diyalogla terör sorunu değerlendirmeye alınmalıdır. Aksi takdirde, yaşanacaklardan sorumlu olan Hükümet, bu vebalden kurtulamayacaktır."

"Saldırının arkasında uluslararası güçler bulunuyor"

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin özellikle dış politikada tarihi günler yaşadığı bir dönemde terörist saldırılardaki artışa dikkat çekti. Şemdinli'ye bağlı Gediktepe mevkiindeki askeri birliğe düzenlenen ve 8 askerin şehit olduğu, 14 askerin de yaralandığı terörist saldırıyı lanetleyen Kurtulmuş, saldırıda şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralı askerlere de acil şifalar diledi.

'Türkiye'de ne zaman güzel işler yapılsa, terör oluyor'

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem, Hakkari'de yapılan terör saldırısında hayatını kaybeden askerlerin ailesine ve Türk Milletine başsağlığı diledi. Türkiye'de ne zaman güzel işler yapılsa, terörün ortaya çıktığını ifade eden Erdem, terörün amacına ulaşamayacağını ve Türkiye'nin hızını kesemeyeceğini belirtti. Anayasa değişikliğine karşı olanların millete karşı olduklarını savunan Erdem, şunları kaydetti: ''Millete karşı yapılan düzenler yıkılacak. Bunun en güzel örneği olarak Kocatepe Camisi'nde devletin bakanının yuhalayanları gördük. Şimdi hepsi içerdeler. 30 yılda bitmeyen terör, AK Parti ve Başbakan Erdoğan'ın sayesinde bitecek. Şehitlerin kanı yerde kalmayacak. Tüm bu olaylara karşı Anayasa değişecek. 12 Eylül tarihinde yapılacak referandum ile hem hukuk hem de demokrasi kalitesi artacak.''

Kavga istemediklerini belirten Erdem, ''Biz kavga istemiyoruz. Biz dünyanın ihtiyacı olan barış, kardeşlik, huzur misyonuna talibiz. Biz nerede kavga varsa oraya barış elini uzatan ülkeyiz'' dedi. AKP olarak, ulaşım, sağlık, ekonomi ve eğitimde, içeride ve dışarıda, halkın yaşam kalitesinin arttırılması için çok güzel işler yaptıklarını anlatan Erdem, ''Dün otobüse binmeyen millet, bugün uçağa biniyor. 2002 yılından önce Türkiye'de 8,5 milyon kişi uçağa biniyordu. Şimdi ise 85 milyon kişi uçağa biniyor. THY, dünyanın yıldız hava yollarından birisidir. Dünyada herkes Türkiye'yi modern ülke olarak kabul ediyor. AK Parti döneminden önce yoksulluk yüzde 27 iken şimdi yüzde 17'dir. Biz bu ülkeye hizmet etmek ve insanlarımızı ihtiyacına cevap vermek için çalışıyoruz. Gücümüzü halktan alıyoruz'' diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül: Mücadelemiz sürecek

|
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, terör saldırısını lanetlediğini belirterek, Terör örgütü bitirilene kadar bu mücadele büyük bir kararlılıkla sürdürülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ve tüm güvenlik güçlerimize, bu mücadelede gösterdikleri üstün başarı ve fedakarlıkları için bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunuyorum" dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Hakkari'de 8 askerin şehit olması nedeniyle yayımladığı mesajda teröristlerce bir sınır bölüğüne düzenlenen saldırıda 8 askerin şehit olmasını ve 14 askerin de yaralanmasını büyük bir üzüntü ve nefretle karşıladığını bildirdi. Hain saldırıyı lanetlediğini bildiren Cumhurbaşkanı Gül, "Şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki: Bu saldırıların, Devletimizi ve milletimizi zayıflatacağını, halkımızın huzur ve güvenliğini bozacağını düşünenler, büyük gaflet içindedirler. Terörü kullanan, onu himaye eden ve destek verenler, hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Terör örgütlerinin en büyük korkusu, daima gerçek bir demokrasi olmuştur. Halkımızın demokratik standartlarının yükselmesini kendisine tehdit olarak gören terör örgütü, bu son hain saldırısıyla gerçek yüzünü ve amacını bir kez daha herkese göstermiştir" dedi.

Dünyaya mesaj

Cumhurbaşkanı Gül, "Tüm dünyaya ilan etmek isterim ki; ülkemiz teröre karşı en güçlü ve en etkili şekilde, topyekun bir mücadele içindedir. Her zaman vurguladığım gibi, Türkiye'nin birinci önceliği de budur. Terör örgütü bitirilene kadar bu mücadele büyük bir kararlılıkla sürdürülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Gül mesajının sonunda, "Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve tüm güvenlik güçlerimize, bu mücadelede gösterdikleri üstün başarı ve fedakarlıkları için bir kez daha minnet ve şükranlarımı sunuyorum. En değerli varlıklarını bu ülke için feda eden ailelerimizin acısını yürekten paylaşıyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum" dedi.

Gürsel Tekin makamı Şimşek'e devretti

| 17 Haziran 2010 Perşembe
CHP İstanbul İl Başkanlığına atanan Berhan Şimşek, görevi Gürsel Tekin'den devraldı. Berhan Şimşek, görev devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, CHP'de il başkanı kimliğiyle bulunmasının ''makam ve masa aramak'' olmadığını söyledi.
Süreç içinde bazen görevlerde değişiklik olabileceğini kaydeden Şimşek, Gürsel Tekin'in bıraktığı yerden örgüt arkadaşlarıyla yan yana ve kol kola İstanbul'un vizyonuna, geleceğine ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 23 Mayısta başlattığı ''Büyük Türkiye Yürüyüşü''ne İstanbul'un büyük katkı sunacağını belirtti.

İlkelerinin ranta ve yalana değil, halkın gerçeğine dayalı bir yönetim kurmak olduğunun ifade eden Şimşek, Türkiye genelinde işçiyi, işvereni, kadınları, gençleri ve esnafı kucaklayacaklarını söyledi. Şimşek, şunları kaydetti:

''CHP için artık Türkiye'de siyaset, Ankara merkezli değil Türkiye merkezlidir. Reçete Ankara merkezden değil, hastanın ayağına, ülkenin dört bir tarafına giderek çözülecek. Türkiye'nin bütün sorunlarının her anlamda İstanbul'da olduğunu biliyoruz. İstanbul ve Türk halkından istediğimiz, önümüzdeki seçimlerde onların hizmetkarı olmak. Son günlerde basında yer alan bir eksen kayması var. Bu eksen kayması dış politika olarak değerlendirilebilir ama asıl Türkiye'deki ekonomik dağılımda bir eksen kayması var.''
Şimşek, hiçbir etnik kimliği birbirinin üzerinde görmeyeceklerini, herkesin inanç ve etnik kimliğinin şerefi ve onurunun hayatın gerçeği olduğunu kabul edeceklerini anlattı.

Tekin'in konuşması

CHP İl Başkanlığı görevini Berhan Şimşek'e devreden CHP Parti Meclisi üyesi Gürsel Tekin de uzun süredir siyaset yaptığı CHP'de son 2,5 yıldır onur ve şerefle yürüttüğü il başkanlığı sürecinde, birlikte çalıştığı il yöneticileri, ilçe başkanları ve örgüt emekçilerine şükran borçlu olduğunu belirtti.

Görev döneminde zaman zaman isteyerek veya istemeyerek hata yapmış olabileceğini dile getiren Tekin, ''Hatalarım ve eksikliklerim olmuşsa sizlerin bunu affedeceğine inanıyorum. Hiçbir zaman bilerek bir arkadaşımı kırmadım. CHP'de siyaset yapmak büyük bir onur ve şereftir. İl başkanlığına geldiğimde partide uzak tutulan arkadaşlarımın geri dönmesi için onların yanına gittim. Çünkü siyasette arkadaşlar kolay yetişmiyor. Bugünden sonra benim de değer verdiğim, Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yapmış dostum Berhan Şimşek'e devrediyorum. Sadece makamı devrediyorum. İstanbul'daki bütün çalışmalarda örgütün yanında olacağım'' diye konuştu.

''Herkese kapımız açık''

Bir gazetecinin ''Gürsel Tekin'in yönetimdeyken yaptığı açılımlar vardı. Bunları devam ettirecek misiniz?'' diye sorduğu Şimşek, ''ben'' merkezli değil, kurumsal siyaset yaptıklarını belirterek, Tekin'in yaptığı çalışmaları bir araya gelerek değerlendireceklerini söyledi.

Bu ülkede sosyolojik ve ekonomik gerçekleri görmenin önemli olduğunu belirten Şimşek, ''1950'den itibaren bu ülkede değerlerle devrimler kavga etti. Cumhuriyetten bugüne kadar bir caminin hilali düşmemiştir ama camiler üzerinden şöhret olanlar, 'minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışla, müminler asker' diyenler, bu istismarı yapanlar büyük Orta Doğu Projesinin Eş Başkanı olarak... Irak'ta 53 cami yok oldu. Bizim istismarımız yok. Başını örten de çarşaf giyen de bu ülkenin gerçeğidir, bizim değerlerimizdir. Herkese kapımız açık. 'Kiliseye, camiye ve havraya niye geldin?' Denilmez. Siyasi partiler örgütlü yapılardır. Bu programlar dahilinde gelen herkese kapımız açık'' şeklinde konuştu.
Bir gazetecinin ''İsim vermeden Nimet Çubukcu'yu kıyafetiyle ilgili olarak eleştirdiniz. Bu konuda ne diyeceksiniz?'' sorusuna Şimşek ''Buna 'rüküşlük' denir. Bu ülkede fukaralar aş, ekmek bulmazken üçü birbirine pişti... Rüküşlüğün ötesinde bir şey değil. Milli Eğitim Bakanı değil, Başbakanın bakanı, hanımefendilerinin bakanı'' diye konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun kongrede giydiği gömlek hatırlatılan Şimşek, Kılıçdaroğlu'nun ''gömleğini alın teriyle ödediğini'' söyledi.

Şimşek, İstanbul İl Başkanlığı Yönetim Kurulundaki istifalara ilişkin soruya, ''Herkes Berhan Şimşek ve herkes il başkanı. Herkes çalışacak ve koşacak. (Ben il yönetimine girdim milletvekili olacağım) yok öyle bir şey. İstanbul'da ortak akıl kullanan yönetim kuracağız'' karşılığını verdi.

Bir gazetecinin ''İstanbul CHP'de karışıklığa neden olan bir lobicilik olduğunu söyleniyor. Ne diyeceksiniz?'' diye sorulan Tekin ''Bu saatten sonra parti içi tartışma bitmiştir. Yolumuza devam etmek istiyoruz. CHP'nin iktidar olması için çalışacağız'' dedi.
Konuşmaları sırasında Şimşek ve Tekin'in duygulu anlar yaşadıkları görüldü. Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin diyebiliriz.

Mavi Marmara soruşturmasında 'yetkisizlik' kararı

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin devam eder: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere yönelik saldırısına ilişkin başlattığı soruşturmada "yetkisizlik kararı" vererek, dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Saldırıya uğrayan gemide bulunanların Atatürk Havalimanı'ndan yurda dönüş yaparak Adli Tıp Kurumunda muayeneden geçirilmeleri ve her iki yerin de Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının sorumluluk alanında olması nedeniyle başlatılan soruşturmada ''yetkisizlik kararı'' alındı.
Dosya, karar gereğince İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yollandı.

Bu arada, savcılık yetkilileri, aynı konuda Ankara'da açılan soruşturma dosyasının da "yetkisizlik kararı" ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği hatırlatılarak, soruşturmanın tek elden yürütülmesinin amaçlandığını kaydetti.

"Şimdi sıra bizde"

| 16 Haziran 2010 Çarşamba
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, nükleer konularda müzakerelere hazır olduklarını, ancak müzakere şartlarının değiştiğini söyledi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, devlet televizyonundan canlı yayımlanan konuşmasında, BM Güvenlik Konseyi'nin son yaptırım kararları, nükleer müzakereler ve Tahran Bildirisi konularına değindi. ''ABD baskısı ve öncülüğünde alınan'' yaptırım kararlarını sert bir dille eleştiren Ahmedinejad, ''meşru dayanaktan yoksun'' olarak nitelendirdiği Güvenlik Konseyinin aldığı kararların ''itibarsız'' olduğunu savundu.

Ahmedinejad, tüm olup bitenlerin ''siyasi bir oyun'' olduğunu ifade ederek, BM Güvenlik Konseyine hitaben, ''Sizler kararınızı aldınız, şimdi sıra bizde'' dedi. İran aleyhinde yaptırım kararı alanların daha sonra müzakere talebinde bulunduklarını belirten Ahmedinejad, ''Biz, müzakerelerden yanayız, ama şartımız var ve bunu en kısa sürede ilan edeceğiz'' diye konuştu. Batılı ülkelere hitaben, ''Sizler ahlaksızlık yaptınız ve sözünüzde durmadınız, biz de öyle bir şart koşacağız ki, yola gelesiniz ve müzakere masasında yerinizi alasınız'' ifadelerini kullandı.

Ahmedinejad, Viyana Grubuyla uranyum takasını öngören Tahran Bildirisi'yle ilgili olarak da şunları söyledi: ''Bildiri İran, Türkiye, Brezilya ve tüm özgür milletler için bir gururdur. Bu bildiri adalet, barış, dostluk, mantık ve tüm milletlerin hakkına saygı ile dolu doludur.'' Taviz alabilmek için güç, baskı ve tehdit döneminin geride kaldığını kaydeden Ahmedinejad, Batılı ülkeleri kastederek, ''İran halkından iğne başı büyüklüğünde dahi olsa taviz alma arzusunu mezara götüreceksiniz'' dedi. ABD başta olmak üzere yaptırım kararında imzası olan ülkelere seslenen Ahmedinejad, ''Yaptırım kararı alınması için oy dilenmek zorunda kaldınız. Peki şimdi bu kararı nasıl uygulamak itiyorsunuz?'' diye sordu.

İran Cumhurbaşkanı, yaptırımların uygulanmak istenmesine ilişkin olarak da şunları söyledi: ''Herhangi bir ülke, dünyanın neresinde olursa olsun, yaptırımları bahane ederek İran halkının hakkını zayi etmeye kalkarsa, İran halkı misilleme hakkını saklı tutacak.'' Ahmedinejad, ''İran'a düşmanlık yapanların sonunda pişman edildiklerinin tecrübelerle sabit olduğunu'' sözlerine ekledi.

İsrail saldırısı için komite kuruldu

|
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in başkanlığında İsrail'in yardım gemilerine düzenlediği saldırının ulusal ve uluslararası hukuk boyutunun değerlendirilmesi ve uluslararası soruşturmaya hazırlık yapılaması amacıyla bir komite kuruldu. Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in 31 Mayıs 2010 tarihinde uluslararası sularda Gazze'ye yardım götüren gemilere yönelik saldırısının Bakanlar Kurulu'nun 14 Haziran 2010 tarihindeki toplantısında ayrıntılı şekilde ele alındığı ifade edildi.

Açıklamada şöyle denildi:
"Anılan toplantıda alınan karar uyarınca, söz konusu saldırının ulusal ve uluslararası hukuk boyutunun değerlendirilmesi ve uluslararası soruşturmaya hazırlık yapılması amacıyla Dışişleri Bakanımızın ve Sayın Adalet Bakanımızın başkanlık ettikleri ve Denizcilik Müsteşarlığımız tarafından katılım sağlanan bir komite oluşturulmuştur. Bu komite ilk toplantısını 14 Haziran 2010 tarihinde, ikinci toplantısını ise bugün gerçekleştirmiştir. Söz konusu komitenin toplantıları devam edecektir."

Deniz Feneri noteri Büyükkılıç beraat etti

| 15 Haziran 2010 Salı
Almanya'daki Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturma kapsamında, ''Resmi belgede sahtecilik'' ve ''Görevi kötüye kullanmak'' suçlarından hakkında dava açılan İstanbul 10. Noteri İsmet Büyükkılıç'ın beraatına karar verildi. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava, Almanya'daki Deniz Feneri e.V davasında ceza alan Mehmet Gürhan'ın yurtdışında tutuklu bulunduğu dönemde Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman'a İstanbul 10. Noterliği aracılığıyla ''genel vekaletname'' verildiği, dolayısıyla bu vekaletnamenin sahte olduğu iddiasıyla yapılan suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma sonucu açılmıştı. İddianamede, İsmet Büyükkılıç'ın 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması isteniyordu.

Duruşmaya Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, tutuksuz sanık İsmet Büyükkılıç ve avukatı Cüneyt Büyükkılıç ile müştekiler CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP Konya Milletvekili Atilla Kart'ın avukatı Mahmut Tanal katıldı. Duruşmada söz alan Tanal, müvekkilleri tarafından mahkemeye 24 Mart 2010 tarihinde dilekçe verildiğini hatırlatarak, bu dilekçedeki talepleri tekrar ettiğini bildirdi. İsmet Büyükkılıç da suçsuz olduğunu savunarak beraatini istedi.

Büyükkılıç'ın avukatı Cüneyt Büyükkılıç ise önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, müvekkilinin beraatine karar verilmesini istediğini söyledi. Büyükkılıç hakkında ''resmi belgede sahtecilik'' ve ''görevi kötüye kullanma'' suçlarından cezalandırılması istemiyle dava açıldığını hatırlatan mahkeme heyeti, sanığın bu suçları işlediğinin kesin şekilde belli olmadığını bildirdi. Mahkeme heyeti, bu nedenle CMK'nın 223. maddesinin 2. fıkrasının ''e'' bendi uyarınca İsmet Büyükkılıç'ın beraatine karar verdi.

CHP'de istifa

|
Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, hakkında açılan davalarla ilgili yargıda aklanıncaya kadar CHP üyeliğinin askıya alınması için başvuruda bulunacağını, partisine zarar vermemek için böyle bir karar aldığını bildirdi. Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi, Edirne Belediyesi Meclis Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında, belediye başkanlığı görevi sırasında hakkında bazı iddialardan dolayı birden çok dava açıldığını anımsattı.

Bu davalarla ilgili olarak Yargıtay'da aklanacağına inandığını ifade eden Sedefçi, şunları kaydetti:
''Son bir haftadan beri çok stres yaşıyorum. Bunun kaynağı partimdeki söylemler, düne kadar yanımda görünenler, yüzüme gülenler... Vekil bile bu işi yapıyorsa hakikaten ben partiden çıbanbaşı olmuş durumdayım. Onur ve şerefle bu işi yapmaya devam ediyorum. Bazı hükümet yetkililerinden, genel başkanımızın yarattığı rüzgarı kırmak için, 'yolsuzluklara karşıyım' dediği zaman, 'Hamdi Sedefçi'yi ne yapacaksınız' diye soru geliyor. Hamdi Sedefçi yolsuzluk yapmadı. Mahkeme kararlarında yolsuzluk, hırsızlık yok.

Benim mahkumiyetim siyasi konjonktürün bir sonucu. Yargıtay'da yüzde yüz aklanacağıma inanıyorum. Ben yolsuzluk yapmadım Türkiye böyle bilsin. Benim üzerimden partiye yumruk atılıyor. Sürekli dedikodu üreterek partime zarar vermeye çalışıyorlar. Ben CHP'de doğdum, onurla partimin bayrağını dalgalandırıyorum. Benim adımdan dolayı partime zarar verilsin istemiyorum. Bugün yazdığım dilekçelerle parti üyeliğimin askıya alınmasını istiyorum. Aklanıncaya kadar parti üyeliğimin askıya alınması için teşkilatıma başvuracağım. Sonuna kadar CHP'li kalacağım. CHP'nin iktidara gelmesi için çalışacağım. Ama bağımsız olarak partime hizmet edeceğim.''

CHP Genel Merkezinden böyle bir talep gelmediğinin altını çizen Sedefçi, ''Seçim meydanlarında benim yüzümden, hak etmediğim ceza yüzünden partime zarar vermemek adına böyle bir karar aldım. Genel Merkezden bir talep gelmedi'' dedi.

Açıklama yapmadan önce kararını sadece oğlu ve yakın arkadaşları ile paylaştığını ifade eden Sedefçi, ''Kendi kararımdır. Bu kararla milletvekili adayı da olmayacağımı bir anlamda deklare etmiş de oldum. İktidara giden partimin önünün kesilmemesi için bu kararı aldım '' diye konuştu.

Sedefçi, parti üyeliğinin askıya alınması talebiyle yazdığı dilekçesini il ve ilçe başkanlıklarına göndereceğini kaydetti.

Hamdi Sedefçi'ye, hakkında açılan Arasta davasında ''Su arıtma ve imtiyaz hakkının devri ihalesi ve danışmanlık ihalesine fesat karıştırmak'' suçlarından 8 yıl 4 ay, Halı Saha İhalesi davasında ''ihaleye fesat karıştırma", ''resmi evrakta sahtecilik'' ve ''rüşvet almak ve vermek'', ''görevi kötüye kullanma'' suçlarından 4 yıl 2'şer ay, Edirne İdare Mahkemesinin verdiği yürütmeyi durdurma kararını uygulamadığı gerekçesiyle ''görevi kötüye kullanma'' suçlarından 1 yıl 15 gün hapis cezası verilmişti. Sedefçi, hakkında verilen cezalara itiraz etmişti.

İran'dan savaş çıkartacak adım

| 14 Haziran 2010 Pazartesi
İsrail'le yaşanan gemi krizinin izleri silinmeden, bu sefer de İran, Gazze'ye yardım malzemesi taşıyan iki gemi gönderdi. Gemilerde İran Devrim Muhafızları'nın da bulunduğu tahmin ediliyor. Ve burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin olarak devam edersek: İran devlet radyosunun haberine göre, Gazze Şeridi'ne yiyecek, oyuncak ve inşaat malzemesi taşıyan ilk İran gemisi dün yola çıktı. Geminin hafta sonunda Gazze açıklarına varması bekleniyor.

"Filistin Ulusunun Müdafaası İçin Birlik" isimli İranlı sivil toplum kuruluşu yetkilileri,"Gazze'ye İsrail tarafından uygulanan abluka kalkana kadar İran gemi yardımına devam edecek" diye konuştu.

İranlı üst düzey yetkililer, dini lider Ayetullah Hamaney'in emir vermesi halinde Devrim Muhafızları'nın gemilerde yer almaya ve gemilere eşlik etmeye hazır olduğunu açıklamıştı.

İsrail'in yardım filosuna 31 Mayıs'ta düzenlediği operasyonda Mavi Marmara gemisinde bulunan 9 Türk hayatını kaybetmiş, kanlı baskın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyada büyük tepki ve öfkeye neden oldu.

Bu olayın ardından İran Kızılayı'ndan yapılan açıklamada, yaklaşık 100 bin İranlı'nın Gazze'ye gidecek gemilerde yer almak için başvurduğu ifade edildi.

Siirt'te mayın patladı: 2 yaralı

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin ve zayıflayın olarak bu konumuzda üzücü bir haberi paylaşıyoruz. Siirt'te mayın patlaması sonucu 2 askerimiz yaralandı. Siirt'in Baykan ilçesinde askeri malzeme taşıyan konvoyun geçişi sırasında meydana gelen mayın patlamasında 1'i asker 2 kişi hafif yaralandı. Konvoyun Baykan-Kozluk kara yolunun Gümüşkaş mevkisinden geçişi sırasında yola daha önce teröristlerce döşenen mayın patladı.

Patlamada 1'i asker 2 kişi hafif yaralandı, bir araçta maddi hasar meydana geldi. Baykan Devlet Hastanesi'ndeki ilk müdahalenin ardından Siirt Asker Hastanesi'ne sevk edilen yaralıların durumunun iyi olduğu belirtildi.

Teröristlerin yakalanması için bölgede operasyon başlatıldı.

PKK terör örgütünü buradan lanetliyoruz!

"Neden terör örgütü eylemlerini artırdı?''

| 13 Haziran 2010 Pazar
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Şunu herkesin sorgulamasını istiyorum, neden şimdi? Lütfen bunu herkes kendine sorsun. Lütfen herkes bunun cevabını arasın. Neden şimdi? Tam Anayasa değişikliği TBMM'den geçmişken, tam Anayasa değişikliği halkın önüne, sizin önünüze gelecekken, neden terör örgütü eylemlerini artırdı?'' dedi.

Erdoğan, Trabzon'un Of ilçesindeki toplu açılış törenlerine katıldı. Açılışını yaptıkları eserlerin ülke çapındaki büyük hizmet hamlesinin Of'taki yansımaları olarak gördüklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, dalga dalga bütün Türkiye'yi saran bu büyük hizmet hamlesinden tüm vatandaşlarımız kademe kademe faydalanıyor'' dedi.

Alt ve üst yapısıyla eğitim ve sağlık hizmetleriyle çehresi değişen Türkiye'nin, daha büyük hedeflere emin adımlarla ilerlediğini anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bize durmak yok. Çok büyük hedeflerimiz var... Sizler bizi her zaman bağrınıza bastınız. Sizler bizden hayır dualarınızı eksik etmediniz. Sizlerin gözlerinde gördüğüm samimi sevgini kat be kat fazlası emin olun bizim yüreğimizde var'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu:

''O yürek ki sizin sevginizden, desteğinizden, hayır duanızdan aldığı güçle, Balkanlar'dan, Orta Doğu'ya Kafkaslar'dan Afrika'ya kadar dünyanın dört bir yanına barış çağrılarını iletiyor. O yürek ki bütün dünya sırtını dönse de görmezden gelse de zalimin zulmüne karşı en büyük güçle haykırıyor.

Biliyoruz ki, Türkiye'nin huzuru, bölgenin huzurundan geçiyor. Türkiye'nin güçlenmesi, hedeflerine ulaşması, bölgedeki sorunların çözümünden geçiyor. Ülkemizdeki her bir vatandaşımızın refahının arzuladığımız düzeye çıkması, bu coğrafyadaki her bir bireyin insanca yaşama şartlarına kavuşmasından geçiyor.

Biz bölgemizde artık barış istiyoruz. Bölgemizde savaş istemiyoruz. biz bölgemizde kan değil, gözyaşı değil, huzur istiyoruz, refah istiyoruz. Bizim bütün çabamız bunun için. Bütün mücadelemiz bu gaye içindir. Bizim köklü medeniyetimiz, haksızlık karşısında susmayı asla ve asla onaylamaz. Biz bölgemizdeki meselelerin, sorunların, susarak değil, görmezden gelerek değil, diplomasinin diliyle konuşarak gerçekleri ortaya koyarak, hakkı, adaleti, hukuku savunarak çözülebileceğine inanıyoruz. Biz üstünlerin hukukunu korumaya değil, hukukun üstünlüğünü korumaya geldik. Farkımız bu...

Biz bölgemizde devlet terörü görmek istemiyoruz. Biz, bölgemizde korsanlık görmek istemiyoruz. Biz artık bölgemizde çocukların katledilmesini istemiyoruz. Yardım gemilerine saldırıyorlar. 9 vatandaşımızı öldürüyorlar, 24 kişiyi yaralıyorlar, bütün yardım gönüllülerine insanlık dışı muamele yapıyorlar.''

Taşeronlar

Şimdi de bunların çıkıp uluslararası medyayı kullanarak, yaptıklarını haklı göstermeye çalıştıklarını anlatan Başbakan Erdoğan, ''yaptıkları insanlık dışı saldırıları maruz göstermeye çalışıyorlar. Herkesi kandırabilirler ama Türkiye bu oyunlara gelmez ve gelmeyecektir. Yalanları, iftiraları, kara propagandaları bizim üzerimize yapışmaz. Ne bunların kara propagandalarına boyun eğecek ne de bunların Türkiye içindeki taşeronları karşısında geri adım atacağız'' dedi.

Başbakan Erdoğan, milletin arkalarında oldukları sürece, hayır dualarını eksik etmedikleri sürece kendilerinin bölgede de dünyada da en güçlü şekilde hakkı, adaleti savunacaklarını dile getirdi.

Türkiye büyüdükçe, güçlendikçe, her alanda büyük hedeflere ulaştıkça, içeride veya dışarıda bundan ciddi şekilde rahatsız olanların bulunduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Neden rahatsız oluyorlar? Çünkü kendilerine kirli bir sistem kurmuşlar, kirli bir rant düzeni kurmuşlar. Türkiye 'barış' dedikçe, 'insanlık' dedikçe, 'çocuklar öldürülmesin' dedikçe işte o katliamlardan beslenenler, Türkiye'nin bu girişimlerinin önünü kesmek istiyorlar.
'Milli birlik' diyoruz, 'kardeşlik' diyoruz. Yıllardır terörden beslenenler, benim askerime, polisime kurşun atarak alçakça saldırarak taşeronluk yapanlar, bundan rahatsız oluyor, saldırılarını daha da artırıyor.

Biz, 'demokrasi' dedikçe, statükodan beslenenler, rahatsız oluyor. Anayasa değişikliğine, demokrasi mücadelesine karşı çıkıyorlar. Bu ülkeye çeteler musallat olmuşlar. Mafya musallat olmuş. Hukuk dışı örgütlenmeler, bu ülkenin emeğine, ekmeğine musallat olmuştu. Cesaretle üzerlerine gittik, gidiyoruz.

Çetelerle hiç geri adım atmadan mücadele ediyoruz. Görüşürsünüz orada da bize karşı çıkıyorlar. Bizi engellemeye çalışıyorlar. Danıştay saldırısı oldu ne dediler? 'Bunu dinciler yaptı' dediler. Sonunda ne oldu? onlar da malum organizasyonun içinden çıktılar. Görüyorsunuz değil mi? Özür dilediler mi? Hayır. Neden? Onların şanında bu yok da onun için.''


Terör örgütünün eylemleri

Ekonomide tarihi başarılara imza attıklarını belirten Erdoğan, bunu dahi hazmedilmediğini, ''karamsarlıkla, felaket tellallığıyla başarılarını gölgelemek isteyenler'' olduğunu söyledi. Millet adına büyük adımlar attıklarını kaydeden Erdoğan, ''Türkiye büyüyor, güçleniyor. Yeterli bulmuyoruz, daha da büyüyeceğiz. Hemen kirli oyunlar, kirli tahrikler, kirli senaryolar devreye sokuluyor'' dedi.

Terör örgütünün son zamanlarda kanlı eylemlerine hız verdiğini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şunu herkesin sorgulamasını istiyorum, neden şimdi? Lütfen bunu herkes kendine sorsun. Lütfen herkes bunun cevabını arasın. Neden şimdi? Tam Anayasa değişikliği TBMM'den geçmişken, tam Anayasa değişikliği halkın önüne, sizin önünüze gelecekken, neden terör örgütü eylemlerini artırdı.

Kim bizim karşımıza dikildi, Parlamentoda; CHP, MHP, BDP, terör örgütü, İmralı... Bak karşımıza dizilenler bunlar. Onların karşısında olan kim? AK Parti iktidarı. Farkımız bu... Milli Birlik ve Kardeşlik Projemiz kararlılıkla ilerlerken, bu konuda çok güzel gelişmeler yaşanırken, terör örgütü neden şimdi eylemlerini sıklaştırdı? Hemen nereye gittiler? Anamuhalefet mahkemesine gittiler. Neden millete değil, neden millete gitmekten kaçıyorsunuz? Egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi? anayasa'nın değişmez,. değiştirilemez maddesi bu değil mi? Niye millete gidemiyorsun da oraya gidiyorsun. Hadi buyur millet... Millet 'evet' diyorsa, başımız gözümüz üstüne, millet 'hayır' diyorsa o da başımız gözümüz üstüne... Hadi... Niye yoksun? Çünkü bunlar milletten kaçıyorlar. Milletin önüne çıkamazlar.

Şimdi başladılar bunlar erken seçime gidecekler diye. Geç o işi geç. Ne erken seçimi. Her şeyin zamanı var. Her şeyin zamanı var. Bu ülkeyi bu hale zaten böyle getirdiniz. Çok partili döneme bak, geçmişine bak, kurulan hükümetlere bak. Ortalaması 16 ayda bir hükümet... Gelişmiş ülkelerde böyle bir şey göremezsiniz. Ne zamansa seçim o zaman yapılır. Türkiye buna alıştı, alışacak. Biz de şimdi bunun adımlarını attık, atıyoruz. 5 yıl ise 5 yıl, 4 yıl ise 4 yıl... Seçim zamanlarını kast ediyorum. Siz bizim arkamızda olduğunuz sürece evvel Allah, bu milletin iktidarı yıkılamaz. Bun böyle bilin. Çünkü AK Parti iktidarı, milletin iktidarıdır.
Onlar şunu söylüyorlar, 'yok efendim şöyle, böyle filan felan' gibi o kaymak takımının arasında oylama yapın çoğu 'CHP' der. onlar bile ne diyorlar biliyor musunuz? 'iktidardan memnunuz ama oyumuz CHP'nin... Bun geçen seçimde söylediler.''

Kılıçdaroğlu'ndan Facebook mesajı

|
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta mesaj yayımladı. CHP Basın Birimi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre Ankara, İstanbul, Antalya, İzmir ve Bursa'daki yaklaşık 500 bin kişi, Facebook'ta ''Kemal Kılıçdaroğlu Hayranları'' olarak bir araya geldi. Grup, internet ortamı dışında tanışma toplantısı da düzenledi. Kılıçdaroğlu, bu organizasyonun temsilcisi ve koordinatörü konumundaki Aygün Acar, Damla Toprak, Ufuk Kablan ve Dilara Yılmaz Gümüştaş'a birer mesaj gönderdi.

Mesajına, ''Merhaba Yol Arkadaşlarım. İktidar Yürüyüşümüzün isimsiz ama gerçek kahramanları'' diye başlayan Kılıçdaroğlu, özetle şunları kaydetti:
''CHP gibi Cumhuriyeti kuran Atatürk'ün Partisi'ne Genel Başkan olurken sizlere güveniyordum. Biliyor ve inanıyordum ki, benim gibi önce insan diyen, önce ahlak diyen, önce aş ve iş diyen ama temel hak ve özgürlükleri de kararlılıkla korumaya niyetli olan sizler de, nerede olursanız olun CHP'nin iktidar yürüyüşüne katılacaktınız.

Yanılmadım, kurultayımızdan sonra adım adım karış karış gezmeye başladığımız, emeğin başkenti Zonguldak'ta, Çorum'da, Tekirdağ'da, Edirne'de, Çanakkale'de ve cumartesi günü Tokat'ta, pazar günü Amasya'da sizler gibi on binler, yüz binler, 'biz buradayız, CHP'nin iktidar yürüyüşünde el ele, omuz omuzayız' diye ses verdiler bize. Sadece ses vermekle de kalmadılar, 'bize al ananı git' diyene inat, 'anamızı da, babamızı da, çoluk çocuğumuzu da, akrabalarımızı da, komşularımızı da, hatta sevgilimizi de alıp sandığa gideceğiz. CHP'yi birinci parti yaparak anamızı ağlatan AKP'den hesap soracağız' dediler.

CHP iktidarı ne demektir biliyor musunuz sevgili yol arkadaşlarım? Haramiler iktidarını birlikte yıkacağız demektir. Haksızlıkların yolsuzlukların, hukuksuzlukların hesabını soracağız demektir. CHP iktidarında gece yatağına aç giren çocuk kalmayacak demektir. Emeklilerin emekli maaşlarıyla işsiz çocuklarına harçlık verme döneminin de kapanması demektir. Başta üniversite mezunu kardeşlerim olmak üzere, milyonlarca işsizin yeniden hayat bulması demektir. Bir kilo makarna, bir çuval kömüre muhtaç edilerek, yardım adı altında onurlarıyla oynanan kadınlarımızın, insanlarımızın aile sigortası kapsamına alınarak insanca desteklenmesi demektir. Mayından temizlenecek toprakların yabancılara satılması değil, topraksız köylüye dağıtılması demektir. Özelleştirmeler yoluyla peşkeşe hayır demektir. Kadrolaşma yoluyla devletin önce kuşatılmasına, sonra da ele geçirilmesine karşı çıkmak demektir. Bu cumhuriyete, cumhuriyetin kazanımlarına ve Türkiye'ye sahip çıkmaktır.
Sizler Facebook'ta, Kemal Kılıçdaroğlu hayran sayfasında, sanal dünyanın hayranlığını değil, Türkiye'ye, CHP'ye sahip çıkmanın gerçekliğini, iktidara yürümenin heyecan ve sorumluluğunu yansıtıyorsunuz, o nedenle bir araya geliyorsunuz. Biliniz ki, sizlerin bir araya geldiği 13 Haziran pazar günü ben de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün tam 5 kez gittiği Amasya'da halkla kucaklaşarak, onlara camdan değil, candan seslenerek, sizlerden aldığım güçle iktidar yürüyüşümüzü sürdüreceğim. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, yolumuz açık, son durağımız iktidar olsun.''

Ortadoğu'da gerilimi artıran iddia

| 12 Haziran 2010 Cumartesi
Suudi Arabistan'ın İran'a olası bir saldırı halinde İsrail'e hava sahasını kullanması için izin verdiği ileri sürüldü. İngiliz Times gazetesinin Körfez'deki askeri kaynaklara dayanarak verdiği haberde, ülkenin kuzeyindeki bu dar hava koridorunun kullanılmasının İran'daki hedeflere çok daha hızlı ulaşılmasına olanak sağladığı belirtilirken, Suudi Arabistan'ın savunma sistemini bu duruma uyarlamak için denemeler de yaptığı ifade edildi.

Habere göre, bir Amerikalı askeri kaynak da ''Suudi Araplar, kendileri başka yere bakarken İsraillilerin ülke hava sahasından geçmesine izin verdi. Suudiler kendi savaş uçaklarının harekete geçmemesi ve kimsenin vurulmaması için denemeler yaptı bile. Bütün bunlar ABD Dışişleri Bakanlığının onayıyla yapıldı'' ifadesini kullandı.

İsrail ile gergin ilişkilerine rağmen Suudi Araplar Tahran'ı bölgesel bir tehdit olarak algılıyor ve İsrailliler gibi İran'ın nükleer programında ilerleme kaydetmesinden endişe ediyor.
Times'ın haberinde, ayrıca, Suudi Arabistan'daki kaynakların da ''Kraliyetteki savunma çevrelerinde herkesin, İsrail'in İran'a olası saldırıya geçmesi halinde bir düzenleme yapıldığından haberi var'' dediği ve bu kaynakların ''Haberimiz var. İsraillilerin geçişine izin vereceğiz ve gözlerimizi kapatacağız'' ifadesini kullandığı belirtildi.

İsrail'in olası saldırısının muhtemel hedeflerinin Natanz ve Kum'daki uranyum zenginleştirme fabrikaları, İsfahan'daki dönüşüm fabrikası ve Arak'taki ağır su reaktörü olduğu sanılıyor.
BM Güvenlik Konseyi çarşamba günü İran'a 2006'dan beri dördüncü grup yaptırımları kabul etmişti.

Ergenekon'dan tahliye: Bir yanım Silivri'de

|
İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, "Son 10 gündür yaşadığımız olgu, adına Ergenekon denilen bu tertibi düzenleyenlerin köşeye sıkıştığının işaretidir" dedi. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklandıktan sonra dün tahliye edilen Mehmet Cengiz, Esenboğa Havaalanı'nda partililerce karşılandıktan sonra İP Genel Merkezi önüne geldi.

Burada basın açıklaması yapan Cengiz, ''10 gündür hep beraber izliyoruz. Eceli gelen tertipçiler savunma duvarına toslamıştır'' diye konuştu.

"Son 10 gündür yaşadığımız olgu, adına Ergenekon denilen bu tertibi düzenleyenlerin köşeye sıkıştığının işaretidir" diyen Cengiz, dün cezaevinden çıktığını ancak "bir yanının Silivri'de olduğunu" belirtti.

İP Genel Merkezinde 21 Mart 2008 gecesi kanunsuz arama yapıldığını ve bugün bunun hesabının sorulduğunu ifade eden İP Genel Başkan Yardımcısı Cengiz, ''İP Genel Sekreteri Nusret Senem'in bürosunda ve evinde yapılan aramaların kanunsuzluğuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı iddianame düzenlemiş ve soruşturma açmıştır. En sonunda Doğu Perinçek için de tahliye konusunda muhalefet sesleri yükselmeye başlamıştır, hukuk zemininde, mahkeme zemininde ara kararlarına yansıyacak şekilde. Bu gelişmeler, yürütülen mücadelenin yargı içinde ses vermeye başlaması bunları paniğe kaptırmıştır. Bu son operasyon, bunların ürünüdür'' iddiasında bulundu.

Gıda ve Yem Kanunu Tasarısı

| 10 Haziran 2010 Perşembe
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, gıda güvenliği ile ilgili düzenlemeleri içeren tasarısıyla hem vatandaşa hijyenik gıda imkanı sağlayacaklarını hem de AB ile gıda güvenliği faslını müzakereye açmış olacaklarını söyledi. Hükümet adına söz alan Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, tasarının amacının, gıda maddelerinin tarladan sofraya uzanan zincirin bütün halkalarının denetlenmesini sağlamak olduğunu ifade etti. Gıda alanında 5 ayrı kanunla düzenlenen mevzuatı birleştirip tek bir yasa haline getirmek istediklerini anlatan Eker, bunu yanında tasarıda önemli güncelleştirmeler ve yeniliklerin söz konusu olduğunu dile getirdi.

Bakan Eker, AB mevzuatına paralel şekilde hazırlanan bu tasarının hem vatandaşların daha hijyenik gıda tüketmesini sağlayacağını, hem de AB ile gıda güvenliği faslının açılış kriterinin yerine getirileceğini ifade etti. Eker, tasarının, hayvan hastalıkları ve bitki zararlıları ile mücadele, hayvan refahı, hayvan ıslahı, veteriner ilaçları, bitki koruma ürünlerini, gıda ve yem üretimi, gıda güvenliği, kontrol ve cezai yaptırımları kapsadığını söyledi.

Eker, şöyle devam etti: ''Tasarıyla hayvan ticareti ile uğraşanların belgelendirilmesi, hayvan nakilleri ile ilgili hayvan refahı kuralları ve hastalıklarla ilgili acil eylem planları getiriliyor. Bitki sağlığı alanında bitki ve bitkisel ürünlerle ilgili kayıt zorunluluğu getirilecek. Bitki koruma ürünlerinin satışlarında reçete zorunluğu da getiriliyor ki bu tüm vatandaşların beklediği husustur. Zararlı organizmalarla mücadelede yeni kurallar oluşturuluyor. Gıda güvenirliliğinde esas sorumluluk gıda işletmesine verilecek. Gıda ile ilgili yetkiler tek elde toplanacak. Bu, denetim ve koordinasyonda önemli kolaylık sağlayacak. Üretim ve tescil işlemlerinde, AB'de olduğu gibi kayıt ve onay sistemi getiriliyor. Risk değerlendirme birimi oluşturuluyor, birinci üretimler dahil hijyenle ilgili düzenlemeler kanun kapsamında ele alınarak gerekli cezai yaptırımlar düzenleniyor. Yem konusundaki düzenleme, sadece ticarete konu olan yemi değil, bir kişinin kendi hayvanına verdiği yemi de kapsıyor. Yem güvenirliliğinde sorumluluk öncelikle yem işletmecilerine veriliyor.''

Tasarıyla ilgili eleştirileri de yanıtlayan Eker, tasarının hazırlanma sürecinde ilgili tüm kurum ve kuruluşlar ile üniversite ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alındığını söyledi. Eker, gıda ihracat ve ithalat rakamlarına ilişkin yanlış bilgiler olduğunu belirterek, bazı örnekler verdi. Bakan Eker, 2009 yılında Türkiye'nin İsrail'e tarım ürünü ihracatının 142 milyon lira, ithalatın ise 27 milyon lira, AB ülkeleri ile aynı yıl içinde ihracatın 4,2, ithalatın ise 1,6 milyar dolar olduğunu bildirdi. Mehdi Eker ayrıca, Türkiye'de sınırlardan hayvan kaçakçılığının minimal düzeyde, yok denecek kadar az olduğunu da söyledi.



Veteriner Hizmetleri Kanun Tasarısı'nın 1. bölümünün görüşmeleri tamamlandı

TBMM Genel Kurulu'nda, ''temel kanun'' olarak ele alınan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu tasarısının 1. bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Bölüm üzerinde MHP Grubunun görüşlerini dile getiren Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay, tasarıda, 15 ayrı konunun yer aldığını, bunun kargaşaya neden olabileceğini, hizmetlerdeki verimliliği düşürebileceğini söyledi. AKP'nin, tarım sektörünü bitirme noktasına getirdiğini, 15 yıldır 1 gram et ithal etmeyen Türkiye'nin, et ithalinin kapısına geldiğini belirten Ertugay, bunun, besiciliği öldüreceğini savundu.

AKP Bursa Milletvekili Ali Koyuncu, iktidara geldiklerinde çiftçinin borçlarının önemli bir bölümünü sildiklerini kaydederek, AKP hükümetlerinden önce tarım ve üretici birlikleri kanunlarının bulunmadığını, tarım stratejisinin olmadığını belirtti. Koyuncu, ''Bizden önce 1 inek 1,705 litre süt verirken, şimdi 2,802 litre veriyor. İnekler bile sütü arttırdı. 2007 seçimlerinde bir kahvede otururken, bir lider Türk çiftçisine mazotu 1 liraya vereceğini söyledi, yanımızdaki 7 yaşındaki çocuk 'adam amma atıyor' dedi. Son günlerde atmalar başladı. Bunun kaynağını göstermeniz gerekiyor'' diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, Koyuncu'nun konuşmasından sonra bu liderin, Koyuncu'nun söylediği gibi ''mozotu'' değil, ''mazotu'' 1 liraya vereceğini açıkladığını söyledi. Koyuncu da İnce'ye düzeltmesinden dolayı teşekkür etti.

CHP Mersin Milletvekili Vahap Seçer, insan sağlığına zararlı zirai ilaçların, bilinçsizlik nedeniyle zirai mücadele amacıyla kullanıldığını ifade etti. Destekleme primlerinin artırılmasını isteyen Seçer, aksi halde üreticinin, bu sezonu da mağdur olarak tamamlayacağını kaydetti.

Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin ve zayıflayın'ı takip etmeye devam edin.

Karabulut davasında talep reddedildi

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin ve zayıflayın sizlere Karabulut cinayeti davası ile ilgili talep reddi hakkında olan haberi Cumhuriyet Portal'dan alıntı yaparak sunuyoruz: Münevver Karabulut'un ailesinin, cinayet davasına bakan Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin reddine ilişkin talebi, bir üst mahkeme tarafından reddedildi. Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir'in ''tarafsızlığına dair şüphe uyandırdığı'' iddiasıyla Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin reddine ilişkin talebini, bir üst mahkeme olan Bakırköy 5. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi.

Bu mahkeme heyeti de ''Hakimin davaya bakamayacağı hallerin mevcut olmaması, reddi istenen heyetin dosyaya yansıyan tarafsızlıkların şüpheye düşürecek herhangi bir sebebin olmaması, mahkeme heyetince yapılan işlemlerin yasal ve usule uygun olduğu, dosyanın geldiği aşamada heyetin reddi için herhangi bir somut nedenin bulunmadığının anlaşıldığı'' gerekçesiyle talebi geri çevirdi.

Avukat Epözdemir, ''Reddi hakim'' talebinin reddedilmesine ilişkin bu karara da üst mahkeme olan Bakırköy 6. Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde itiraz etti.

Teröristler madende çalışan işçileri kaçırdı

| 8 Haziran 2010 Salı
Hatay'da dağlık bölgedeki bir maden ocağında çalışan iki işçi dün teröristler tarafından kaçırıldıktan sonra akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Şırnak'ta özel mülkiyete ait bir iş makinesi yakılırken Hakkâri Çukurca'nın dağlık arazi kesiminde teröristlerce açılan ateş sonucu bir Uzman Çavuş hafif yaralandı. Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde verilen bilgilere göre dün Hatay'ın Serinyol ilçesi dağlık alanındaki maden ocağında çalışan iki işçi, bir grup bölücü terör örgütü mensubunca kaçırıldı. İşçiler daha sonra akşam saatlerinde serbest bırakıldı. Güvenlik güçlerince, işçileri kaçıran bölücü terör örgütü mensuplarını etkisiz hale getirmek için bölgede operasyon başlatıldı. Şırnak Merkez ilçeye bağlı Toptepe köyünde de, özel mülkiyete ait bir iş makinesi bölücü terör örgütü mensuplarınca yakılarak tahrip edildi.

Dün ayrıca bölücü terör örgütü mensubu bir terörist, Siirt Merkez ilçede güvenlik güçlerine teslim olurken Hakkari'nin Çukurca ilçesi dağlık arazi kesiminde, güvenlik güçlerince sürdürülen faaliyet sırasında, bölücü terör örgütü mensupları tarafından açılan taciz ateşi sonucu bir Uzman Çavuş hafif yaralandı. Uzman Çavuş bölgedeki sağlık personeli tarafından ayakta tedavi edilmiştir.

Şırnak'ta bulunan İdil - Midyat karayolu üzerinde, sivil bir aracın geçişi esnasında, bölücü terör örgütü mensuplarınca yolun kenarına döşenen el yapımı mayının patlaması sonucu araçta kısmi hasar meydana geldi. Diyarbakır Bismil'in Aralık köyüne giden yol üzerinde, bölücü terör örgütü mensupları tarafından 20 kilo amonyum nitrat kullanılarak hazırlanan bir el yapımı mayın bulundu ve imha edildi.

Şırnak Merkez ilçenin dağlık arazi kesiminde, güvenlik güçlerince gerçekleştirilen faaliyet esnasında, bölücü terör örgütü mensuplarına ait yaşam malzemesi ve örgütsel doküman ele geçirildi. Ayrıca Tunceli'nin Ovacık ilçesi Topuzlu - Burnak köy yolunda seyir halinde olan sivil bir araç, terör örgütü mensuplarınca durduruldu ve motor bölgesinde kısmi hasar meydana getirilerek aracın kullanılması engellendi.

Fener savcısına by-pass

| 7 Haziran 2010 Pazartesi
Almanya'nın Deniz Feneri zanlılarını Türkiye'de sorgulama talebinin Ankara'da Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma yürüten savcılar tarafından reddedilmediği ortaya çıktı. Adalet Bakanlığı aracılığıyla Frankfurt Savcılığı’na gönderilen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ret yazısında Türkiye’deki soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Savcısı Nadi Türkaslan ve ekibinde yer alan iki savcının isimleri yer almıyor. Almanya sorgulama talebinin reddedilmesinden sonra Türkaslan’ın Deniz Feneri zanlılarını Almanya’da sorgulamak istemesine bugüne kadar olumlu yanıt vermedi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Alman makamlarının Türkiye’ye gelerek, Deniz Feneri davasıyla ilgili eski RTÜK Başkanı Zahid Akman ve Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman’ı sorgulama talebine izin verilmemesinden bakanlık olarak kendilerinin değil, Ankara Başsavcılığı’nın sorumlu olduğunu açıklayarak gözlerin Ankara’daki Adalet Sarayı’na çevrilmesine yol açtı. Bu süreçte “Deniz Feneri savcısını teğet geçen” bir gelişmenin yaşandığı ortaya çıktı. Frankfurt Savcısı Kertsin Lotz, Başkomiser Alexander Böhm ve Adliye Müfettişi Tanja Jakob’un, “Türkiye’de yapılacak hukuki işlemlere dahil edilmesi, hazırlanan soru kataloğundan, zanlılara ve şahitlere soru sormalarına izin verilmesi talebi” Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı yürüten ekip tarafından değil de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın görevlendirdiği iki isim tarafından kabul görmedi. Adalet Bakanlığı aracılığıyla Almanya’ya iletilen yanıtta yer alan isimler Frankfurt Savcılığı’nın da dikkatini çekti.

Almanya’nın talebinin reddedilmesinden sonra Deniz Feneri e.V.’nin Türkiye bağlantılarına ilişkin soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Türkaslan da Almanya’da halen tutuklu bulunan Euro 7 Genel Müdürü Mehmet Gürhan ve diğer zanlıları Frankfurt’a giderek bizzat sorgulamak için adli yardım talebinde bulundu. Türkaslan’ın bu talebine Alman adli makamlarınca bugüne kadar olumlu bir yanıt verilmedi.

Soruşturma savcısı atlandı

Almanya’nın Türkiye’deki zanlıları sorgulama talebinin Ankara’da Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmayı yürüten savcılar tarafından değil, soruşturmayla ilgisi olmayan iki savcı tarafından reddedildiği ortaya çıktı. Gönderilen ret yazısında soruşturmayı yürüten Savcı Nadi Türkaslan ve ekibinde yer alan iki savcının isimleri bulunmuyor.

Almanların dikkatini çekti “Zanlılara ve şahitlere soru sorulmasına izin vermeyen” isimler Almanya’daki soruşturmayı yürüten Frankfurt Savcısı Lotz ve Başkomiser Böhm’ün de dikkatini çekti. Alman makamlarının isteminin reddedilmesinin ardından Türkaslan’ın Frankfurt’ta sorgulama yapma istemine de olumlu yanıt alınamadı.

Avukatlar salonu terk etti

|
Bu konumuzda burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak sizlere güncel bir haberi daha sunuyoruz. Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik saldırılara ilişkin davayla birleştirilen birinci Ergenekon davasının 149. duruşması Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda görülüyor. Davadaki tutuklamaları protesto eden avukatlar cübbelerini çıkarıp mahkeme salonunu terk etti. Danıştay ile Cumhuriyet Gazetesine yönelik saldırılara ilişkin davayla birleştirilen birinci Ergenekon davasında, İşçi Partisi'ne üye sanıkların avukatları duruşmayı terk etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan İşçi Partisi Genel Sekreteri ve Doğu Perinçek'in avukatı Hasan Basri Özbey, geçen hafta tutuklanan partinin genel başkan yardımcısı Mehmet Cengiz'in de görülmekte olan davaya avukat olarak katıldığını hatırlattı.

Özbey, avukat olarak bu davaya girdikleri için suçlandıklarını savunarak, hakimlerden mahkemeye sahip çıkmalarını istedi. Özbey, ''Burada bir tiyatro vardır. Bu tiyatroda figüran olmayacağız. Bir dakika daha burada kalmayacağız'' diyerek Cengiz'in tutuklanmasına ilişkin eleştirilerini dile getirdi.

''Bu koşullarda, bu ortam bizi yapacağımız bu davranışa mahkum etmiştir'' diyen Özbey, üstündeki avukatlık cübbesini çıkararak salondan ayrıldı. Bu sırada İşçi Partisi'ne üye sanıkların 30 kadar avukatı da üzerlerindeki cübbeleri çıkararak salondan ayrılmaya başladı.
Duruşmaya izleyici olarak katılan yaklaşık 200 kişi de avukatların ayrılmasına önce alkışlarla daha sonra yumruklarını havaya kaldırıp ''Faşizme karşı omuz omuza'', ''Biz haklıyız, biz kazanacağız'', ''Yurtseverler çıkacak hesap soracak'' şeklinde slogan atarak destek verdi. Yaklaşık 10 dakika boyunca slogan attan gruba, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile Nusret Senem ve Hikmet Çiçek de yumruklarını havaya kaldırarak destek verdi. İzleyicilerden bazılarının sanıkların olduğu bölüme ilerlemek istemesi görevliler tarafından engellendi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün duruşmaya ara verirken, düzenin yeniden sağlanabilmesi amacıyla duruşma salonundaki görevlilere çeşitli talimatlar verdiği görüldü.

"Bu örgütün varlığından haberim yok"

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Ahmet Cinali'yi savunmasını yapması için kürsüye çağırdı.

Ahmet Cinali, savunmasında, 3 yıl önce gözaltına alındığında Ankara'da emniyet, savcılık ve nöbetçi mahkemede verdiği ifade ile Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ifadelerinin doğru olduğunu söyledi.

Cinali, savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ile Zekeriya Öz tarafından Ergenekon soruşturması kapsamında alınan ifadelerini de kabul ettiğini belirterek, ''Örgüte dışarıdan yardım ettiğim ifade ediliyor. Bu örgütün varlığından haberim yok. Böyle bir iddiayı kabul etmiyorum. Telefonlarım dinleniyor zaten. Beraatimi istiyorum'' dedi.

Türk gemilerinin eşlik etmesi savaş nedeni sayılacak!

|
Burmeh yaza lida fx15 biber hapı ile formda girin sitesi olarak sizlere İsrail'in yaptığı bir azgınlığı yine söylemek istedik: İsrail eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Dayan, bir sonraki filoya Türk gemilerinin korumasının, "casus belli" (savaş nedeni) sayılacağının, Türkiye'ye açıkça bildirilmesini istedi. Türkiye'de hükümetin, "Gazze filosu"na gemi korumasını sağlamadığı eleştirileri sürerken, İsrail eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Uzi Dayan, bir sonraki filoya Türk savaş gemilerinin, eşlik etmesi halinde "casus belli" (savaş nedeni) sayılacağının Türkiye'ye "açıkça" bildirilmesini istedi.

İsrail Ordusu Radyosuna konuşan Uzi Dayan, Türk deniz kuvvetleri gemilerinin Gazze ablukasını delmeye çalışacak yeni bir filoya eşlik etmesi halinde bunun "casus belli" olarak değerlendirileceğini Türkiye'ye bildirilmesini isterken şunları söyledi:
"Eğer Türk Başbakanı böyle bir filoya katılırsa, biz önceden, bunun bir savaş eylemi olacağını ve onun bulunduğu gemiye el koymaya çalışmak yerine batıracağımızı açıkça ifade etmeliyiz. Eğer İsrail, bunu önceden belli etmezse, Türkler giderek daha çok öz güven kazanacaklar ve önceden önlenebileceğimiz, bir senaryo ile karşı karşıya kalabiliriz."

Jerusalem Post'a göre, Uzi Dayan ayrıca, İsrail donanması eski elemanlarınca yayımlanan ve bir soruşturma komisyonunun kurulmasını talep edilen mektup için "kafa karışıklığı" ve "sorumsuzluk" nitelemesini yaptı.

'Türkiye'yi ayrışma sürecine sokan politikaları lanetliyoruz'

| 6 Haziran 2010 Pazar
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'de güven içinde yaşanıyorsa şehitlerin bunun anahtarı olduğunu belirterek, “Biz bunu biliyoruz ona saygı da gösteriyoruz ama açılım politikalarıyla Türkiye'yi ayrışma sürecine sokan o politikaları da lanetliyoruz” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, genel başkan yardımcıları Hakkı Suha Okay, Umut Oran, Haluk Koç ve milletvekilleriyle çıktığı Trakya gezisi kapsamında Edirne'nin Keşan ilçesinde, Keşan Ticaret ve Sanayi Odası ile Keşan Ticaret Odası'na üye iş adamlarıyla Ağadayı Oteli'nde bir araya geldi.

İş adamlarının sorunlarını dinleyen Kılıçdaroğlu, daha sonra yaptığı konuşmada, bölgedeki 1/25 binlik planın çıkması için arkasında güçlü bir iradenin olması gerektiğini ifade ederek, ''Bu bölgeyi tarım ve orman açısından koruyacaksınız. Sanayi bu bölgeye gelirse çok dikkatli gelmeli. Çünkü o verimli alanları yok etmek doğru değil'' dedi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Eğer siz uçaklara, gemilere ÖTV'siz akaryakıt veriyorsanız ve çiftçinin de desteklenmesi gerekiyorsa çiftçiye de bu olanağı sağlamamız lazım. Tarımın desteklenmediği hiçbir ülke yok. Ama biz tarımı engellemek için, çiftçiyi engellemek için adeta görevlendirilmiş bir siyasal iktidara sahibiz gibi bir algı var. Algı değil, artık bu algı olmaktan da çıktı, böyle bir gerçek var. Trakya çiftçisi memnun değil ama Orta Anadolu ile Doğu Anadolu'daki hayvan üreticisi de memnun değil. Kendimiz üretmemiz gerekirken niye biz üretmiyoruz da başkalarından satın alıyoruz.''

Ergene nehrindeki kirlilik

Ergene nehrindeki kirliliğin Trakya için de, Türkiye için de ''yüz karası bir tablo'' olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''Bir nehir nasıl yüzlerce kilometre simsiyah ve köpüklü akar? Geçen yasama döneminde CHP milletvekili arkadaşlar bununla ilgili bir araştırma önergesi verdiler. Geldiler, buraları gezdiler. Parlamentonun yaptırma gücü yok. Raporlar alındı, ilgili kuruluşlara gönderildi. Herkes şikayetçi ama çözüm yok. Neden? Çünkü bunu çözecek kararlı bir siyasal irade yok. O siyasi iradeyi getirin, Ergene olayı çözülür. Niye çözülmesin? Biz Haliç'i temizledik de Ergene'yi mi temizleyemeyeceğiz. Bunun elbette bir maliyeti olacak ama o maliyet, elde edeceğimiz yararın çok çok altındadır. Çevreyi, insanımızı, o bölgede yaşayan hayvanlarımızı koruyacağız, gerekirse sulama için kullanacağız. Bunları göz ardı ederseniz son derece dramatik bir tabloyu ortaya çıkarmış olursunuz.''


Üretici ve finans kesimi arasındaki çarpıklık

Yurt dışından 1 milyon dolar para getirildiği zaman iki yıl sonra bu paranın, istihdam ve rekabet olmadan 2 milyon 800 bin dolara ulaştırılabildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Böyle bir kazanç varken bizim sanayici niye fabrika kursun ki, böyle bir tabloyu Türkiye'nin kabul etmesi mümkün değil'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Hükümet şöyle bir tablo daha çıkardı ortaya. Bu 1 milyon doları getirip, 1 milyon 800 bin dolar bir yılda kazanıyorsunuz, bir de bundan vergi almayacaksınız, yerli olursa alacaksınız. Biz bunun için Anayasa Mahkemesi'ne gittik. Vergide eşitlik olması lazım. Bari bizim iş adamı yapıyorsa ondan da vergi almayın veya ikisinden de vergi alın. Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti. Şimdi ikisinden de vergi alınmıyor ama çiftçiden, esnaftan, gayri menkulden gelir elde edenlerden alınıyor. Herkes vergi verirken bir masa, bir sandalye at, bir yılda 1 milyon dolara karşılık 1 milyon 800 bin dolar kazan, hiç vergi verme, olacak şey değil. Bu tabloyu değiştireceğiz ama bunu değiştirirken Brezilya örneği var. Sıcak paraya teslim olmayan bir Türkiye istiyoruz biz. Sıcak paraya teslim olan Türkiye, üretmeyen bir Türkiye demektir. Oysa bizim temel sorunumuz, ne üretmemiz lazım.''

Türkiye'nin 1970'li yıllarda, Yunanistan, İtalya, Portekiz ve İspanya ile aynı kulvarda yer aldığını, ancak Türkiye'nin şimdi bu ülkelerle kıyaslanmadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Türkiye; Arjantin, Brezilya ve Meksika ile kıyaslanıyor. Bu ülkeler krizi fırsata çevirdiler ve iyi bir noktaya geldiler. Biz hala krizi aşmış değiliz. Sıcak paraya teslim olan, dünyanın en yüksek faizini ödeyen, bunu ödemek için de sanayiciyi, esnafı, çiftçiyi cezalandıran bir tabloyla karşı karşıyayız'' dedi.



'Türkiye'yi ayrışma sürecine sokan politikaları lanetliyoruz'

Kılıçdaroğlu daha sonra CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Genel Başkan Yardımcıları Hakkı Suha Okay, Umut Oran, Haluk Koç ve milletvekilleriyle çıktığı Trakya gezisi kapsamında, Çanakkale'nin Gelibolu ilçesine bağlı Bolayır beldesinde, Rumeli fatihi Gazi Süleyman Paşa'nın türbesi ile vatan ve hürriyet şairi Namık Kemal'ın mezarını ziyaret ederek, karanfil bıraktı, dua etti.

Mezarlık girişinde ayran ikram edenlerle hatıra fotoğrafı da çektiren Kılıçdaroğlu, daha sonra Gelibolu'ya geçerek, parti otobüsünden halka seslendi.

Türkiye'de rantçı iktidarın değil artık halkçı iktidarın olacağını, önce halkın zenginleşeceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, yoksulluğu tarihe gömeceklerini, sosyal devleti kuracaklarını kaydederek, şunları söyledi:

“Recep Bey açılım meraklısı. Sevgili Recep Bey, bir çiftçi, emekli, işçi, esnaf açılımı yap. Bu milletin derdi nedir gör. Dün futbolcularla açılım toplantısı yapmış. Recep Bey'in haberi yok kendi kalesine gol atmış, ne olduğunu bilmiyor. Sadece kendi kalesine gol atsa 'eyvallah' diyeceğiz ama çiftçiyi de emekliyi de memuru da perişan ettin. Millet işsizlik diye yanıp tutuşuyor. Ama Recep Bey önemli bir şey söyledi 'Her üniversiteyi bitiren çocuk iş bulacak diye bir kural yoktur'. Allah aşkına bir Başbakan bu lafı Almanya'da, Fransa'da, Japonya'da söylese ertesi gün alaşağı ederler.”


“Halk iktidarı heyecanı var”

“Sandık geliyor” diye konuşan Kılıçdaroğlu, “Bu coğrafyada yoksulluğu tarihe gömeceğiz. Bir heyecan var Türkiye'de, halk iktidarı heyecanı var. Bu heyecanı dalga dalga Anadolu'ya yayacağız” dedi.

İnsanın düşünceleriyle, fikriyle, inançlarıyla Allah'ın yarattığı en değerli varlık olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Siyasetin konusu inanç değildir, siyasetin konusu etnik kimlik değildir. Siyasetin konusu vatandaşın derdidir. Dik duran, onurlu bir Türkiye'dir bizim sorunumuz” diye konuştu.

“Şehitlerimiz bizim onurumuzdur, güvencemizdir, şehitlerimiz bu tarihi kentin de onurudur” diyen Kılıçdaroğlu, “Eğer biz güven içinde yaşıyorsak, şehitlerimiz bunun anahtarıdır. Biz bunu biliyoruz ona saygı da gösteriyoruz ama açılım politikalarıyla Türkiye'yi ayrışma sürecine sokan o politikaları da lanetliyoruz” şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu daha sonra Gelibolu Belediyesi'ni ziyaret etti. Burada bir gazetecinin, “Dar alanda kısa paslaşma gol zamanı dediniz. Orta sahada top kimin elinde. Ana Muhalefet Partisi lideri olarak Başbakanla dar alanda kısa paslaşmalar yapmaya hazır mısınız açılım konusunda?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Sayın Başbakan açılım süreci içinde kendi kalesine gol attı ama attığı golün farkında değil. O açıdan sayın Başbakanın futbolculuğu da tartışılabilir. Sayın Başbakan gerçekten futbol oynadıysa futbolun kurallarını biliyorsa, bu açılımla Türkiye'yi hangi sorumsuz alanlara, hangi açmazlara soktuğunu kendisinin görmesi lazım. Onu da ifade ettim ama sayın Başbakan futbolcularla dar alanda kısa bir paslaşma içine girecek mi, girmeyecek mi onu da göreceğiz. Sayın Başbakanın benimle bir programa çıkacağını hiç ama hiç sanmıyorum. Dar alanda değil karşılıklı oturup bütün ülkenin bizi izleyebildiği bir tartışma programını ben de isterim.”

Tek mal varlığı arabası

| 5 Haziran 2010 Cumartesi
Latin Amerika'nın en mütevazı liderlerinden Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica, tek mal varlığı olarak 1987 model 'kaplumbağa' olarak bilinen Volkswagen aracı beyan etti.
Yerel basındaki haberlere göre, eski bir gerilla olan Uruguay Devlet Başkanı Jose Mujica'nın resmi gazetede yayımlanan mal beyanında sadece bin 500 Avro değerindeki araç bulunuyor.

“Pepe” diye anılan Mujica ayrıca tek geliri olarak 9 bin 700 Avro'luk devlet başkanlığı maaşını bildirdi. Mujica, maaşının yüzde 70'ini sosyal konut inşası için geri gönderiyor.

Latin Amerika'da Şili'nin iş adamı olan Devlet Başkanı Sebastian Pinera'nın mal varlığının 2,2 milyar dolar olduğuna, Arjantin Devlet Başkanı Cristina Kirchner ile eski başkan kocası Nestor Kirchner'in de 2008'de 12 milyon dolar mal beyanında bulunduğuna dikkat çekildi.

Diktatörlük dönemini (1973-1985) hapiste geçiren ve korumasız gezen Mujica, eski bir gerilla ve senatör olan karısı Lucia Topolansky'nin adını taşıyan “çakra”sında yaşıyor.

'Bu düzeni yıkmak emeklilerin elinde'

|
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Bu düzeni yıkmak emeklilerin elinde. Türkiye'de 8,5 milyon emekli var. Eşleriyle beraber 13-14 milyon eder. Emekliler şahlanırsa, hak ararsa 'Ben bu ülkede ikinci sınıf vatandaş değilim' derse, AKP'ye sandığı mezar edecektir'' dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, genel başkan yardımcıları Hakkı Süha Okay, Umut Oran, Ali Kılıç ve milletvekilleriyle çıktığı Trakya gezisi kapsamında Tekirdağ'ın Malkara ilçesine bağlı Kavakçeşme köyü girişinde, partililer ve köylüler tarafından karşılandı. Bu sırada parti otobüsünden inen Kılıçdaroğlu, bir süre, orada bulunan bir çiftçinin traktörüne bindi. Burada Kılıçdaroğlu'na yöreye özgü peynir hediye edildi. Daha sonra Tekirdağ'ın Şarköy ilçesine giden Kılıçdaroğlu, burada parti otobüsünden halka hitaben yaptığı konuşmada, iktidara koşacaklarını, çünkü Türkiye'nin temiz siyasetten yana özleminin olduğunu söyledi. Haktan, adaletten yana düzen kuracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, ''Bu düzen çiftçiyi, esnafı, emekliyi perişan ediyor. Bu düzenden sadece Recep Tayyip Erdoğan ve onun yandaşları yararlanıyor'' dedi.

Şarköy'ün üzümcülükte çok önemli bir merkez olduğunu, bundan 5-6 yıl önce üzümün kilosunun 29 kuruş olduğunu şimdi ise 25 kuruşa satıldığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Üretimden kaynaklanan hakkınızı elinizden alıyorlar. Buna izin vermememiz lazım. Şarköy zeytinciliğin de merkezi. Zeytincilik don yaşadı. Peki hükümet buraya gelip 'Bu zeytincilerin ürünü don yedi, dolayısıyla çiftçi burada zarara uğradı, acaba bu zararı çözebilir miyiz?' diye bir şey yaptı mı? O zaman hep beraber biz halkın iktidarını Ankara'da kuracağız ki Türkiye'nin her coğrafyasında yurttaşın sorununu çözen bir iktidar olsun. Çiftçiyle Recep Bey'in arası zaten iyi değildi. Mersin'de bir çiftçiye kızdı, 'Ananı da al git' dedi. Şimdi çiftçi arkadaşlardan istirham ediyorum, 'Recep Bey sen de rantını al git bu ülkeden' de.''

Siyasetin düzgün olması ve halkın çıkarlarını savunması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, ''Siyaset esnaftan, emekten yana olmalı. Toplumda huzuru ve barışı egemen kılan bir siyaset olmalı. O zaman siyaset, siyaset olur. O zaman siyasetçi halka hesap vermekten korkmaz'' diye konuştu.


'4C bizim zihnimize kazınmış, unutmayacağız'

''4C bizim zihnimize kazınmış unutmayacağız'' diyen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Neden unutmayacağız? 'Emek en yüce değerdir' dediğimiz için 4C'yi unutmayacağız. Çiftçi ve toprağı bile düşman haline getirdiler. Recep Bey'e soralım: Avrupa Birliği ülkelerinde, Amerika'da, Rusya'da, Çin'de, Angola'da çiftçiye destek vermeyen bir iktidar var mı? Çiftçiyi piyasa koşullarına teslim eden bir düzen var mı? Bu talan düzenini, yalan düzenini halkla beraber yıkacağız. Halkçı bir düzen kuracağız, rantçı bir düzen değil. Bu düzeni yıkmak emeklilerin elinde. Türkiye'de 8,5 milyon emekli var. Eşleriyle beraber 13-14 milyon eder. Emekliler şahlanırsa, hak ararsa 'Ben bu ülkede ikinci sınıf vatandaş değilim' derse, AKP'ye sandığı mezar edecektir. Artık farkına varmak zorundasınız. Bu düzen, bizim inançlarımızı, duygularımızı, etnik kimliklerimizi sömüren bir düzen. İnsan inançlarıyla, etnik kimliğiyle, düşünceleriyle Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır ve onlar siyasetin konusu değildir. Siyasetin konusu insanının açlığı, yoksulluğudur.'' Kılıçdaroğlu, daha sonra Şarköy Belediyesini ziyaret etti. Şarköy Belediye Başkanı Süleyman Altınok, Belediyenin çalışmaları hakkında Kılıçdaroğlu'na bilgi verdi.



'Halkın çıkarlarını savunacağız'

Kılıçdaroğlu, Trakya gezisi kapsamında ziyaret ettiği Edirne'nin Keşan ilçesinde halka hitaben yaptığı konuşmada, halkın çıkarlarını savunacaklarını, siyasette zenginleşmeye son vereceklerini, önce halkın zenginleşeceğini söyledi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün Konya'da halka hitaben yaptığı konuşmaya değinen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Başbakan halka söylemlerde bulundu. Tevrat'tan söz etti. Tevrat'ın 6. emrinden söz etti. (Öldürmeyeceksin) dedi. Bu doğrudur. Hangi dinden ve inançtan olursa olsun, insanların öldürülmesi suçtur. Hele masum insanlara dokunmak, asla ve asla kabul edilemez. İsrail hükümetine de sesleniyoruz, Gazze'deki ambargoyu sonlandırın. Orada masum insanlar var, ambargoyu kaldırın insanlara yardım edebilsin. Bu bizim insanlık çağrımızdır. 6. emir (Öldürmeyeceksin) diyor. Keşan Meydanı'ndan sayın başbakana sesleniyorum. Bir de 8. emir var. (Çalmayacaksın) diyor sayın başbakan, çalmayacaksın. 9. emir var. (Yalan söylemeyeceksin) diyor sayın başbakan ve bizim kutsal dinimiz söylüyor (kul hakkı yemeyeceksiniz) diyor Recep bey, kul hakkı yemeyeceksin. Deniz feneri davasını biliyorsunuz. Bizim savcılar Almanya'ya gidecekti, Almanya'daki savcılar buraya gelecekti. Neden engel oldun Recep bey Almanya'daki savcıların Türkiye'ye gelmesine? Çıkıp bir anlatır mısın bunu?''

AKP hükümetinin 8 yıldır iktidarda olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Bir rantın, bir de halkın iktidarı var. Rantın iktidarını gördünüz. Çiftçiler, esnaf meydanda. Son açıklanan fiyatlardan çiftçi arkadaşlarımız memnun mu? Çiftçi üretim, istihdam yaratır, ülkeyi besler, imkan verilirse dünyayı besler. Recep Bey, bu işsizlik sen bu memleketi iyi yönetemediğin için çıktı. Biz bu ülkeyi nasıl yöneteceğimizi çok iyi biliyoruz, çünkü biz bu ülkede kul hakkı yemeyeceğiz, yolsuzluklara izin vermeyeceğiz, asla ayrılmayacağız, asla bölünmeyeceğiz. Bizim inançlarımızı sömürdüler (din, iman) dediler. Bir baktık ki beyler Kısıklı'da havuzlu villalarda oturuyor.''

Keşan Belediyesi'ni de ziyaret eden Kılıçdaroğlu'na, üzerinde soyadının yazılı olduğu 22 numaralı Keşanspor forması hediye edildi. Kemal Kılıçdaroğlu, burada gazetecilerin Fethullah Gülen'in bugün gazetelere yansıyan açıklamalarına ilişkin soruları üzerine, haber metninin tamamını görmediğini, sadece televizyon haberlerinde dinleyebildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Ulaşan bilgiler nedir, bu açıklamanın dayanağı nedir bilmiyorum ama öyle anlaşılıyor ki, bu konuda kaygılar var. Sağlıklı bir tartışma ortamı da yoktu. Sanırım bu açıklama sağlıklı bir tartışmaya zemin hazırlayacaktır'' dedi.